ALİ EMRE'NİN ŞİİRİ, DİRENİŞİN GÜR ŞİİRİDİR
Ali Emre, coğrafyası mesafe tanımayan bir dünyanın penceresinden şiirler devşiren bir şairdir. Yeni kitabı ‘Yeryüzüne Dağılan’ bunun bir semeresi..
11 Şubat 2013 Pazartesi
Mustafa Uçurum
Ali Emre adının yanına birçok sıfat yakışır ama onu en iyi anlatacak sıfat “direniş” olacaktır. O, sadece şiiriyle değil, yazdığı her satırla, attığı her adımla direnişi bileyen bir yürekle çıkmıştır meydana. Sesi daima gürdür, sözün doğrusunu zalimin alnının çatına direkt söyleyen bir söz ehlidir.
Okur Kitaplığı’ndan çıkan yeni şiir kitabı Yeryüzüne Dağılan’da Ali Emre, günümüz meselelerine yeterli dozda ironi katarak farklı bir söyleyişle bakış açısı getiriyor. Önceki şiirlerinde pek rastlamadığımız bu üslup, Ali Emre’nin olaylara bakışıyla birleşince çok da yerli yerinde görünüyor.
Paintball oynamak, erik ağacına çıkıp söğüt dalına yuva yapan mandayı terslemek, salatanın suyuna ekmek banmak, dış kapının mandalına asılmak… Bütün bunların yanında Ali Emre asıl söylemek istediğini ihmal etmiyor. Şiir başta olmak üzere her şey kurtulmalı “kamusal alandan.”
Yeryüzüne Dağılan’daki şiirler, adeta haber bülteni gibi, okuru olan bitenden haberdar eden bir göreve de soyunmuş. Elbette Ali Emre’nin çokça iğneli, çokça sarsan üslubuyla. Cumartesi annelerinin yanında Cuma bacıları, işçi ölümleri, biber gazı, 100 temel eser, Ergenekon ve sürekli beynimizi tırmalayan bütün sesler şiirlerde kendine yer buluyor. Kırılan kalplerin kapanmayan yarası, annelerin yürekleri onaran duası ve şehrin mahmur çocukları aslında içimizde sürekli çırpınıp durmakta. Fakat hayat denen koşuşturmada o kadar çok şeyi görmezden gelmeye başladık ki bir film şeridi gibi hayatlarımız oldu. Ali Emre, şahit olduklarına şiirinde ses katarak sesini yükseltiyor.
Duyarsızlığa bir tokat gibi
Çağımızın en büyük hastalığı vurdumduymazlık, bananecilik. Herkes kendi gemisini kurtarmanın derdinde. Hem de şifayı yanlış yerlerde arayarak, zalimle mazlumu bile ayırt edemeyerek. Amerika’nın özgürleştirme yalanına kananların hezimetleri ortada. “Amerika Ortadoğu’da” diyor Ali Emre ve noktayı okuyor: “Nasılsınız efendim! / Ne güzel sürpriz, ne alırdınız, bu kızım Leyla!/ Duymamışız geldiğinizi, ezan seslerinden olacak!”
Düşmanını tanımayan, kimden ne geleceğini idrak edemeyen, her türlü saldırının odağındadır. “Kendi”nin derdine düşen, aslında kendini kurban ederek başlamıştır mücadelesine. “Cuma Namazından Sonra Beyazıt’ta” şiiri, duyarsızlığa ve çağın ayak oyunlarına yenilenlerine bir tokat gibi inen bir şiir. Bizim olarak saydığımız ne varsa bizim değil aslında. Üzerimize giydirilen yeniçağ gömleği ne yazık ki mümin vasıflarının tam tersi. “Eskiden ecmain derdik”, zaman geçti ve artık her şeyin yerini “oğlum bak git” aldı.
Yeryüzüne Dağılan’daki şiirlerde sorgulama sıkça yapılıyor. Bunun yanında geçmiş günlerin samimiyeti de derin iç geçirmelerle hatırlanıyor. Şu bir gerçek ki “samimiyet” denen duru kalplerin yerini iktidar hırsı ve İslamcılık tartışmaları aldı. Hem de “masada kaybedilen tartışmalar.”
Ali Emre, mücadeleci kişiliğini yeni kitabıyla bir kez daha pekiştirmiş oldu
“Adı Nurettin Zengi Olan” şiiri Ali Emre’nin geçmişini sorguladığı, nereden nereye dediği bir şiir. Kitaplardan, eylemlerden, sağdan, soldan geçerek kalbini onaran bir şairin, Nurettin Zengi’nin kalbiyle konuştuğu bir şiir. Geçmişiyle hesaplaşmak kolay değildir. Ali Emre birçok şiirde hem kendi dünyasından, hem de kalabalıkların sessizliğinden geçmişe bakarak sarsıcı tespitler yapıyor. Kurtuluş reçetesini de “Acıyla Sınanan” şiirinde sıralıyor: “Zulme asa, tura Musa, utanca zorba, ele zincir, gönle cemre, zindana Yusuf, ateşe İbrahim, çöle baran, güle hazan, bülbüle figan, göle akşam, yele feryat, güzele gam, dile kelâm, döle civan, dala şahan, saraya telaş, sokağa kıyım, sabaha felah.” Her şey olması gerektiği gibi olduğunda işte o zaman ahengini bulacak yaşamak.
Ali Emre, mücadeleci kişiliğini yeni kitabıyla bir kez daha pekiştirmiş oldu. Şairin alnını ak edecek bu şiirler, sözünün arkasında duran söz sahibi için de bir hüviyet niteliğinde olacak derecede sağlam duruşlu sözlerdir. Sözüyle şiiri aynı çizgide olan şairler eksik olmasın. Olmasın ki biz kalbimizi genişletmek için bu çağın kuru yüzüne doğru sesimizi yükseltip, “Ey Ali! Sana şiirden soruyorlar, de ki o asamızdır bizim / Zorbayı yıkar. Dilimizi çözer. Ejderhayı yutar. Unutma.” diyerek haykıralım.
http://www.dunyabizim.com/Manset/12431/ali-emrenin-siiri-direnisin-gur-sesidir.html