ANARŞİZM TERÖRİZE EYLEMLERDEN İBARET DEĞİL
Ümit Aktaş, Anarşizm kitabında anarşizmin kökeninden ve türlerinden bahsedip 'İslâm'da Yönetim' bahsini de ele alıyor ve mümkün olabilecek ilişki durumlarını ifade etmeye çalışıyor.
Abdullah Said Can yazdı..
22 Ağustos 2014 Cuma
Anarşizm Türkiye’de hem entelektüel, hem de akademik çevrelerde oldukça az ve bir o kadar da yanlış anlaşılmış ideolojilerden birisidir. Onunla aynı kaderi paylaşan muhafazakârlık ise bir ideoloji, sosyal bilim teorisi, genel anlamı ile fikirler bütünü olmasının yanısıra, bilhassa Türkiye’de sünni Müslümanlar’ı tanımlamak amacıyla kullanılan bir halk tabiri niteliğindedir. Muhafazakârlığın literatürdeki karşılığı, Türkiye’deki algısı ile kısmen paralellik gösterse de maalesef anarşizm için bunu söylemek oldukça güç.
Konumuz itibari ile anarşizme odaklanırken, iki kavramın da muzdarip olduğu durumun temel saikin, esas itibariyle söz konusu kavramlar hakkında yeterince araştırma ve okumanın yapılmıyor olmasından kaynaklandığını görürüz. Öyle ki anarşizm üzerine derinlikli ve geniş çaplı yapılmış olan tek eserin okuyucuya yeni sunulmuş olması, bizleri bir hayli şaşırtan bir durum oldu. Bu veriye ulaştıktan sonra bir kavram, bir teori ve dahası bir paradigma olarak anarşizmin genel kabul gören hali artık pek de yadsınmamalı. Bundan dolayı anarşizmin ilerleyen dönemlerde Türkiye’deki konumunun değişebilmesi için, özellikle sosyal bilimcilerin ve entelektüellerin bir an evvel kolları sıvaması gerekiyor.
Haberimize konu edindiğimiz kitaba geçmeden evvel bizleri bir yandan sevindiren, bir yandan da bizlere ‘bu zamana kadar nasıl olur da doğru düzgün bir tane çalışan olmaz’ dedirten kitap hakkında birkaç cümle zikretmiş olalım. Dilaver Demirağ’ın Anarşizm’i Ümit Aktaş’ın kitabı ile aynı ismi ve aynı yayın evini paylaşıyor. Okur Kitaplığı yukarıda zikrettiğimiz sebeplerden ötürü kanaatimizce kendisini kör bir kuyuya atıyor. İlim dünyası açısından nadide bir parça niteliğinde olan bu kitaplar, şayet Demirağ’ın kitabı için konuşacak olursak bir âmânın eline kaşıkçı elmasını vermekten farksız. Demirağ’ın Anarşizm’inin piyasaya sürülmesinin ardından özellikle Türkiye Sol’undan gelen tepkiler, böyle bir kitabın nasıl olur da ‘bu’ zihniyette bir yazar tarafından kaleme alınmış olmasına odaklanıyor. Tırnak içine aldığımız ‘bu’ ifadesi haberimizin ilerleyen satırlarında müşahede edebileceğiniz ve Ümit Aktaş ile Dilaver Demirağ’ın ortak perspektifleri taşıyor olmasını işaret ediyor. Bir ipucu vermemiz gerekirse: Anarşizm ve İslâmiyet.
Anarşizm terörize eylemlerden ibaret değildir
Bilhassa kamuoyunda bilinen ve sıklıkla kullanılan ‘anarşist' veya 'anarşik olmak’ tanımlamaları, otorite kimse ona muhalefet eden kimse için kullanılıyor veya bu şekilde anlaşılıyor. Bu bağlamda Türkiye’nin yakın tarihine baktığımızda özellikle kötü çağrışımlara sebebiyet veren bu ifadeler, şiddete meyilli bir takım grupların başta devlet otoritesine karşı terörize eylemleri gerçekleştirmesini karşılıyor.
Anarşizm türlerini incelemeye başladığımızda, şiddete meyilli anarşist yaklaşımların olmadığını söylemek elbette güç.
Fakat diğer yandan bu düşünce akımının temsilcilerinin büyük bir bölümü şiddeti tasvip eden düşünce biçimlerinden uzak duruyor, hatta onları reddediyorlar. Ümit Aktaş’ın ifadelerine geçmeden evvel özellikle bu hususun altını çizmek istedik, çünkü acizane bizim düşüncemiz de, şayet anarşizmden bir şeyler alabileceğimizi kabul ediyorsak, bunun şiddet dışı yaklaşımlar üzerinden mümkün olabileceği yönündedir. Anarşizmi sadece salt şiddet içerikli eylemlere indirgemek hikayenin büyük bir bölümünü çöpe atmamız anlamına gelmektedir.
Anarşizme Müslümanca bakmak
Ümit Aktaş’ın Anarşizm’i, Dilaver Demirağ’ın çalışması kadar geniş çaplı bir çalışma değil. Bunu bir eleştiri olarak değil, elbette yazarın bir tercihi olarak ifade ediyoruz. Aktaş’ın kitabı anlaşılır ve akıcı bir dille hazırlanmış ve meseleye merakı olan herkesin kolaylıkla okuyabileceği bir üslup ile kaleme alınmış.
Kitap iki bölümden oluşuyor. İlk bölümde anarşizmin kökeninden ve anarşizm türlerinden bahseden Aktaş, daha sonra aynı bölüm içerisinde “İslâm'da Yönetim” bahsini ele alıyor ve kısaca anarşist yaklaşımları, İslâm devletlerindeki yönetim anlayışları ile mukayese ederek mümkün olabilecek ilişki durumlarını ifade etmeye çalışıyor. Ardından ikinci bölümde anarşist düşünürlerden kısaca bahsetmeye çalışan Aktaş, en meşhur anarşist düşünürlerden William Godwin, Max Stirner, PierreJoseph Proudhon, Lev Tolstoy, Mihail Bakunin ve Piyotr Alekseyeviç Kropotkin’in genel olarak yaklaşımlarına ve fikir dünyalarına değinmeye çalışıyor. Özellikle Proudhon bölümünü geniş tutmaya çalışan Aktaş, düşünürün metinlerinde ve yaklaşımlarında İslâmiyet ile özleşen birçok ifadenin bulunduğunu zikrediyor.
Bir Müslüman ulus devlet de dahil Allah'tan başkasına kul olamaz
Ümit Aktaş kitabına, haberin girişinde izah etmeye çalıştığımız, ‘Türk kamuoyunda anarşizm algısı’ ile başlıyor. Aktaş’ın ifadelerinin en vurucu kısmı ise sayfa 10’daki son paragrafta kendisine yer buluyor. Hz. Muhammed’in (s.a.v.) ‘gizli şirk karıncanın ayak sesleri gibidir’ şeklindeki hadisi şerifinin, izah etmeye çalıştığımız bağlam dikkate alındığında, tam da bu zamanı kast ettiği anlaşılıyor. Öyle ki, Aktaş’ın da ifade ettiği gibi, modern toplumlarda devletin tüm kurum ve araçlar ile insanı kendisine ‘kul/köle’ kıldığı ve hatta bunun reddinin dahi mümkün olmadığı anlaşılıyor. Buna göre Allah’tan başkasına kul olmaması gereken Müslümanların, ulusdevlet denilen sosyal hayatın en büyük, güçlü ve belki de tek otonom yapısı karşısında ciddi yorumlayışlara ihtiyaç duyuyor olması anarşizme önemli imkân ve olanaklar sağlıyor. Buradan hareketle anarşizm kendisini tek iktidar olarak gören, bir anlamı ile kendisini putlaştıran devlet otoritesini ciddi bir biçimde sorguluyor ve eleştiriyor. Bu bağlamda anarşist düşünceye araçsal bir görev yüklenerek İslami yönetim, ulusdevlette adalet, muhalefet, sivil itaatsizlik, eylemsizlik gibi kavramların derinlemesine analiz edilmesi ve çalışılması, entelektüel ve felsefi anlamda mümkün olmanın yanısıra, bir Müslüman için önemli bir takva meselesi haline gelerek gerçek Rabbin, toplumu idame edenin, kural koyanın kim olduğunu anlamada yardımcı olabilmektedir.
Ümit Aktaş’ın kitabında dikkatimizi çeken bir diğer husus, anarşist yaklaşımların karşı çıktığı, muhalefet ettiği tek otoritenin devlet otoritesi olmadığıdır.
Aktaş’ın işaret ettiği ve bir çalışma alanı olarak ‘bilim felsefesi’ hakkında okuma yapan herkesin fark ettiği üzere, bilimsel olguların metodolojik olarak yanlışlanamaz olması, bu metodolojinin bir çeşit bilimsel otoriteyle diğer bütün yöntemleri dışlayan, akademik veri olarak kabul etmeyen bir yaklaşımı bünyesinde barındırması ile söz konusu olmaktadır. Buna göre bilimsel çalışmalarda hâkim Batı ve aydınlanma merkezli felsefî yaklaşım kendisini bir çeşit vahyi ilke olarak sunarak diğer bütün yaklaşımların güvenilmez olduğunu iddia etmektedir. Comte’un ifade ettiği ‘pozitif din’ tabiri tam da bunu karşılamaktadır. Bu haliyle anarşizm sadece siyasal bir duruş sunmanın yanı sıra, felsefî alanda çok önemli metodolojik tartışmaları da gündeme getirmektedir.
Tarihe iz bırakan anarşistler
Ümit Aktaş, metinleri ve eylemleri ile önemli yerlere sahip olan anarşistlere yer vererek kitabını sonlandırıyor. Bizim en çok dikkatimizi çeken isim ‘mülkiyet hırsızlıktır’ ifadesi ile çok önemli tartışmaları başlatmış olan PierreJoseph Proudhon oldu. Felsefî, entelektüel tartışmaların yanı sıra anarşizmi bir takım kurum ve kuruluşlar ile yaşatmaya çalışan Proudhon’un oldukça dinamik bir hayatı vardır. Karl Marx ile girdiği tartışmalar çevrelerinde oldukça ilgi görürken, kendisi de anarşizmin en önemli temsilcilerinden birisi olmuştur.
Devletin ve yönetim erkinin insanı yozlaştırdığını, egemenlik dürtüsünün insanın kötü huylarından ileri geldiğini belirten Proudhon, bu ifadelerle Batı felsefe dünyasındaki diğer isimlerle ortak zemini paylaşırken kimi fikirleri ile onlardan ayrılmaktadır. Onun dikkat çektiği adalet, aile yapısının korunması, kadının öncelikle analık vasfını üstlenmesi, toprak üzerinde mutlak mülkiyet yerine nispi mülkiyet ilkesini (kullanma hakkını) savunması, faizi reddederek faizsiz kredi ve ticarette değiştokuş sistemini uygulamak istemesi, sömürücü kapitalizme karşı çıkması, komünizmi ve maddeciliği reddi, manevi değerleri savunması, ademi merkeziyetçiliği politik anlayışının temeline oturtması İslâm ile oldukça benzeşen ve paralellik gösteren düşüncelerdir.
Ümit Aktaş’ın kitabı temel bir takım yaklaşım ve düşünürlerin derlendiği ve özet olarak İslâm yönetim ilkeleri ile anarşizmin kıyasının bulunduğu anlaşılır bir kitap. Meraklısı için tavsiye edilebilecek bir çalışma.
Abdullah Said Can yazdı
Kaynak: http://www.dunyabizim.com/index.php?aType=haber&ArticleID=17857&q=okur+kitapl%C4%B1%C4%9F%C4%B1