Cevat Akkanat: Hakk ve hakikat makamı birinci dayanağımdır

Cevat Akkanat: Hakk ve hakikat makamı birinci dayanağımdır

 Edebiyat, benim için bir varoluş veya yokoluş sürecidir. Karşıtlıklardan müteşekkil bu süreç "yazı" diliyle okura takdim edilebilir hale gelince keyfimi sormayın…

 

13.09.2010

 

Söyleşi: Asım Öz / Özgün Duruş

 

Şiir ve eleştiri alanlarındaki çalışmalarıyla bilinen Cevat Akkanat yeni bir kitap ve yeni bir tür ile karşımızda. Edebiyat Hayat Memat, üç bölümden oluşuyor. Akkanat eserin birinci bölümünde sanat ve edebiyat dünyasına ait pek çok farklı tutumu eleştirel bir duyarlıkla sorguluyor. Akkanat’la kitabından hareketle sanatı ve hayatı konuştuk.

 


 

Kitabınızın hikâyesinden biraz bahsedebilir misiniz? Bütün bu denemeler bir araya nasıl geldi? Edebiyat Hayat Memat başlığı altında toplanan yazılarının, arkasındaki mantık nedir?

 Söz konusu mantık kolay algılanabilir mi bilmem, Edebiyat Hayat Memat, muhtelif çatışmalardan sonra ulaşılan bir ittifakın eseridir. Sayın yazar iç ve dış dünyayı kuşatan farklı haller karşısında kimi teyakkuzlar yaşamış, sonuçta bu çok yönlü ahvalini, teklik dünyasına havale etmeye girişmiştir. Diyebilirim ki,Edebiyat Hayat Memat, önemini söz konusu çatışmaların nihayetinde karşımıza çıkan zirve birlikten alır. Böylece, kâinata bir bütün halinde köklü bir bakış atmanın yansıması olmuştur bu eser. Bu doğrultuda, edebiyatın, hayatın ve hatta mematın müdavimlerini ciddiyete davet etmiştir. Öyleyse, davete şapka çıkaranlar için mesele bitmiştir. Zira “Allah, ulaşmak isteyeni doğru yola ulaştırır.” (Bakara- 213) Böyleyken, kitaba dair bir ‘hikâye’den söz edilecekse, bu, bir yandan yazarın “altın çağ”ı arama çabası, öte yandan hatırı sayılır bir okur cümlesini aynı keyfiyete ortak kılma keyfiyetidir diyebilirim. Görüyorsunuz, yine zirvede yaşanan birlikteliği işaret ettik. Son aşamadan da bahsedeyim: Farklı parçalar halinde yayınlanmış olan denemeleri, en başta belirttiğim mantık icabı, bir araya getirmek, bu işten hayır umduğumuz için, hiç de zor olmadı. Burada dikkat edilecek husus, kitabın bölümlenişindeki sıralama olabilir ki, bu adına da yansımıştır. Edebiyat, bizim için hayat memat meselesidir.

 

Deneme yahut eleştiri sizin için ne ifade ediyor? Ya eleştirel deneme?

Deneme yahut eleştiri, hatta diğer türler… Niçin çoğaltıp duruyoruz, şuna edebiyat diyelim… Edebiyat, benim için bir varoluş (veya yokoluş) sürecidir. Karşıtlıklardan müteşekkil bu süreç “yazı” diliyle okura takdim edilebilir hale gelince keyfimi sormayın…

Tahmin ediyorum, sizin merak ettiğiniz asıl husus bu değil. En azından Edebiyat Hayat Memat bağlamında bu iki edebî türe yahut bu iki türün birlikteliğine niçin değer verdiğimi merak ediyorsunuz. Bir ihtimal şundan ötürü: Bir defa, yazara hayli geniş imkânlar sunan bir edebî türdür deneme. Bazıları bu ‘geniş’ imkânları ‘rahatlık, gevşeklik’ şeklinde algılayıp, sudan sabundan arınmış hallerin terennümünü giydiriyor denemeye. Belki işlerine geliyor. Dertleri yok, kim bilir. Olabilir. Oysa ben dert sahibiyim. Edebiyata ve bir edebiyat sanatçısı olarak kendime yüklendiğim kimi anlamlar var. Bir tür ne kadar geniş imkân verirse, ben bundan kendi itikadımca o kadar faydalanırım. Tabii bir de şu var, yazarlar arası nitelik farkı. Ben salt kurgu ustası, yapay işler işçisi değilim. En başta şairim; bu işe özümü, aslımı, ruhumu vermişim. Dolayısıyla, beni huzursuz kılan şeyler, sözgelimi mekanik bir deneme yazarını hiç ilgilendirmeyebilir. Bedeli ödenen emekle karşılıksız çek arasındaki uçurum farkını göz önüne getirin. Böyle bir şey. Haliyle, deneme de yazsam, mevcudiyetimde bulunan kudret, dilime tenkidî (eleştirel) bir boyut katıyor…

 

Eleştirinin ve eleştirmenin görevi ve işlevini yansıttığınız bölümler, paragraflar var. Bize bu eylemden ve eyleyicisinden kısaca bahsedebilir misiniz?

Edebiyat Hayat Memat’ın türü hususu kimilerince farklı niyetlerle gündeme getirildi. Evet, sizin de belirttiğiniz gibi, kitabımda ‘tenkit’ bağlamlı okunabilecek hatırı sayılır metin var. Fakat bu kitap bir denemeler toplamıdır. Hoş, yukarıda da belirtmeye çalıştım deneme yahut eleştiri, nihayetinde önemli olan has edebiyat değil midir? Eylem budur. Ben buna bakarım. Has okuyucu buna bakıyor. Böyle bir eylemin faili olarak şahsımla ilgili söylenecekleri benden önce söyleyenler vardır. Onlardan iktibas etmekle yetineceğim: Cevat Akkanat işini sıkı yapar, sözünü sağlam dokur…

 

Eleştiri yazılarınız, zaman içinde size birtakım sorumluklar yükledi mi? Böyle bir beklenti okurlarda ve yazarlarda algıladınız mı? Bu da sonuçta, içinizden geldiği gibi, içinizden geldiği kitabı eleştirmek, tartışmaya açmak yerine, zaman zaman "bunun sırası değil, şimdi şu kitapla ilgili yazmalıyım, bu yazarı ele almalıyım" gibi öncelik değişimlerine yol açtı mı?

Başlı başına yazı bir sorumluluğun tezahürüdür. Taliplisinin fazla olmadığı bir yazı sahasında kalem oynatıyorsanız, mesuliyetiniz daha fazladır. Siz bunun bilincindeyken, sıkı okurun tercih ve teveccühü ile daha bir titiz olmak zorundasınızdır. Böylesine can kurban… Fakat bazen bunun zıddı bir durumla karşılaşmanız da mümkün. Yukarıda olumsuzladığımız cinsten taleplerin hissettirildiği, dile getirildiği olur. Böylesi haller karşısında red cephesini oluşturduğumu söylememe gerek yok. Öncelik bahsinde, kendi keyfiyetim ilk sırada yer alır. Sağlıklı okurun tercihleri zaman zaman benim keyfiyetimin önüne geçmiştir.

 

Yukarıdaki soruyla bağlantılı olarak eleştirdiğiniz durumları, ilişki biçimlerini ve kitapları seçme ölçütünüz, üzerinde yazma kriterleriniz nelerdir?

Hakk ve hakikat makamı birinci dayanağımdır. Burada hemen, ele aldığım eserin kendi iç dinamikleri bakımından yeniden ihyayı, inşayı ve ibdayı hak ediyor olması da akla getirilmelidir.

 

Hangi adlar, hangi konular üzerine yazacağınızı nasıl belirliyorsunuz?

Üstteki cevaba ek olarak, güncel olanı edebî olanla birleştirmeye ve bu ikisinin sentezinden ebedî (kalıcı) metinler oluşturmaya çalışıyorum. Bu bağlamda olan bitenle birikimlerim (özellikle okumalarım) arasında bir bağ bulabilmek işimi kolaylaştırıyor. Özellikle üzerinde yazı yazdığım isimler ve konular yok. Bu anlamda Sınır Tanımayan Yazarlar Derneği’nin üyesiyim! Beni olumlu yahut olumsuz huzursuz eden konularla tepkimi çekenleri sanki daha bir dikkate alırım. Anadolu’da hayatını edebî /ebedî davaya adamış temiz arkadaşlarla özellikle ilgilenirim.

 

Postmodernizmin `her şey mübah` [anything goes] sloganının içerimlerinden biri de görelilikti veya sanatın öneminin, amacının, değerinin belirsizliğiydi. Bu belirsizliğin estetik rejimi Türkçe edebiyat dünyasını nasıl etkiledi/etkilemekte?

Postmodernizmin oluşum süreci modernizme karşıtlık ile açıklana gelmiştir. Böyle görünmekle birlikte, etki alanları hayli fazla olmuştur. Sözgelimi, mubahlıkta engel tanımaması, bunu başka ilkelerin yanı sıra sanatın (edebiyatın, hayatın, mematın) içini boşaltarak yahut muğlâklaştırarak dile getirmesi manidardır. Şöyle ki, postmedernistlerin aslolanı (hakikati) zamana, mekâna, kişiye göre değişiklik gösterir kabul edişi, bir inkârın eşiğini işaret eder. Türkiye’de kimler postmodernizmin kuyruğuna yapışmıştır, pek takip etmedim. Kimi taklitler ortaya konulabilir, fakat o bulanık zihin coğrafyasından bir cevherin çıkmadığını ve çıkmayacağını biliyorum.

 

Merak ettiğim, okur için pencereler açan yazılarınızın gözlemleyebildiğiniz, konuşabildiğiniz, sezebildiğiniz oranda yazarlar üzerindeki etkisi nedir?

Çokça olumlu, kimi zaman da olumsuz yankılar alıyorum. Demek ki hayırlı bir yola baş koymuşum diyorum…

 

Muvafık şiirle ve muhalif şiir arasında ayrım yapıyorsunuz. Bunu açar mısınız?

Istılahları Kur’anî karşılıkları ile kullanmaya gayret gösteriyorum. Bu çerçevede muhalifliği reddederken, muvafıklığı önceliyorum. Muvafıklık (v-f-k) vâkıf oluşu ifade eder. Allah’a vakıf oluş... İlahî kudretle uygun düşmeyi, uyumu, uyuşmayı, anlaşma ve sözleşmeyi izah eder. Muvafık kişi Allah’la ittifak etmiştir. Muvaffakiyeti ancak ve ancak O’nunla mümkündür. (Hûd- 88) Muhalif ise, Allah’a haleflik noktasından hareket etmekte olanı kapsar. Bu ayrıntıyı şairlerin/müteşairlerin dünyayı algılarına ve ortaya koydukları eserlere bakarak da izah edebiliriz.

 

Kitabınızın “Edebiyat Hayat” başlıklı ikinci bölümüyse bence bir hazine. Bu bölümdeki yazılar anılardan süzülmüş. Bunu konuşalım biraz da…

Anılar mı diyelim yoksa hayatımın ilk çağlarından kimi parçacıklar mı? Belki de, okuyucuya kendimle ilgili ayrıntılar sunmak istedim. Yazarın kendisini ele verişi, ifşa edişi de diyebiliriz. Okuyucunun güvenini kazanmak için belki gerekliydi bu bölüm. Bunu şimdi daha iyi anlıyorum, zira olumlu geri bildirimlerin pek çoğu bu bölümle ilgilidir. Bu anlamda, kendimle ilgili bazı öznel ayrıntıları ortaya serdiğim bu bölümün varlığı, başlangıçta beni içten içe rahatsız etmekte idiyse de, şimdi pişman değilim.

 

“Edebiyat Hayat” bölümündeki yazıların, yaşamla edebiyatın ayrılmaz bir bütün olduğu görüşünde birleştiklerini söyleyebilir miyiz?

Daha önce de söylemiş olmalıyım, sadece bu bölüm değil, kitabın tamamı bu bütünlüğü ifade ediyor. Bu bölümse özel bir görünüm, bir tür pratik. Edebiyatın hayatî karşılığını başka yollarla da gün yüzüne çıkarabilirdik. Fakat sanırım öz hayatımızdan kesitler sunarak gerçekleştirmemiz daha doğru bir tercih olmuştur.

 

Ağırlıklı olarak gazete yazılarından oluşuyor kitabınız… Şunu merak ediyorum: Bir kitabı ya da bir konuyu bir köşe yazısında ele almanın güçlükleri neler? Bir sınırlılıktan mı söz etmek daha doğru, yoksa bir yeterlilikten mi?

Kitaptaki yazıların bir kısmı gazetede, birazı ise dergilerde yayımlandı. Gazetede haftada bir gün yazıyorum. Bu bir haftalık süre, her gün yazanlarınkine göre hayli uzundur. Fakat benim tarzım ile her gün yazanlarınki bir değil. Hatta benim gibilerin işi daha zor. Nitekim her gün yazı üretenler çalakalem bir şeyler söyleseler yeterlidir. Biz ise belirli bir üslûbu yakalama gayreti içinde olmak, kalıcı edebî metinler ortaya koymak, bu arada gündemden pek uzağa düşmemek gibi kaygıların stresindeyiz. Buna, gazete okuyucusunun vasatî talep ve beklentilerini de ekleyin. Bu çerçevede, bir sancı çeşidi olarak kabul eder misiniz bilmem, bir yazıya noktayı koyduktan hemen sonra, gelecek haftanın yazısı için, aşağı yukarı bir hafta sürecek başka bir kaygıyı çekmeye başlarım. Her hafta böyle bu, hep böyle… Başka bir hesapla, bütün bir hayatım edebiyat! Memat ise pusuda!

 

Edebiyat Hayat Memat’ı hangi kitap takip edecek? Yeni bir şeyler var mı yolda?

Yayına hazır hale getirdiğim kitaplarımı yıllardır bekletiyorum. Böyle bir tercihin çeşitli sebepleri var: Mükemmeliyetçi bir yapımın olması, kafama uygun bir yayıneviyle karşılaşamayışım, tasvip etmediğim ilişki ağları içinde yer almayı reddedişim, vb. bunlardan bazılarıdır. Edebiyat Hayat Memat’ın yayınını üstlenen Okurkitaplığı benim endişelerimi gideren yapısıyla ertelemelerimi sonlandırmış oldu. Şimdilerde birkaç dosyam arkadaşların elinde. Adlarını değiştirmezsek, şöyle: Köpekler Lügati (Deneme), İlhan Berk’in Haşeması(Eleştiri) ve Gelenek ve İkinci Yeni Şiiri (İnceleme)… Fakat başka sürprizlere de hazır olalım…

 

Söyleşi için çok teşekkür ediyorum.

Asıl ben teşekkür ederim. Hatta sabrından ötürü de tebrik ederim…

 

 

http://www.ozgundurus.com/Haber/Soylesi/13092010/Cevat-Akkanat-Hakk-ve-hakikat-makami-birinci-dayanagimdir.php