Devrimci Bir Mümin
Ümit Aktaş: Aşk, devrim ve rüya...
Fayrap, 30. sayısında şair, yazar, düşünür Ümit Aktaş'a doğum günü armağanı hazırlamış. Derginin dört yazarı da Aktaş'ı çeşitli yönlerden anlatmış.
22 Ağustos 2010
Fayrap dergisi, uzun bir süredir devam ettirdiği doğum günü armağanı sunma geleneğini Ağustos ayında Ümit Aktaş’la sürdürüyor. Dört isim yazmış Ümit Aktaş’ı.
Hür ve göçebe Ümit Aktaş biyografisi Esma Güneş’ten
28 Ağustos 1955’de Erzincan’ın Refahiye ilçesine bağlı Pınaryolu köyünde dünyaya gelen Ümit’in babası, köy enstitüsü mezunu bir ilkokul öğretmeni. Aktaş yedi kilometre mesafedeki bir ilkokula gitmeye başlar. Sınıfında 16-17 yaşlarında, çocuk sahibi insanlar da vardır. Yalnız ve sessiz bir çocuktur. Babasının zengin kütüphanesi onun ilerde evrilmesine sebep olacaktır. Refahiye’ye taşındıklarında babası burada bir kitapevi açacaktır. Şimdiye kadar bu ilçede başka kitapevi açılmamıştır.
Utangaç ve çekingen bir çocuk olan Ümit, İstanbul’a ilk kez bir göz muayenesi için gelir. Bundan sonra her yaz tatilinde İstanbul’a gelecektir. Erzincan Lisesi’ni yatılı okur. Burada sünni-alevi, sağ-sol kavgalarıyla tanışır. 1972’de İstanbul’a taşınırlar. Kendisinin istediği sosyolojiyi değil, babasının istediği mühendisliği okur. Bazı spor dallarında ve resimde başarılıdır.
Solculardan neden uzak durur?
Okudukları ve yaşadıkları, yüreğine şifa olacak bir yön tayinine zorlar onu. İslam’a yönelir. Sakal bırakır, namaza başlar. Ortaokulda tanıştığı Şeyheddin’le yeniden yolları kesişmiştir. Şeyheddin mistisizme meyyal; Aktaş ise aklın yol göstericiliğine güvenmektedir. MTTB’ye devam etmektedir ve epey de aktiftir. Solculardan, burjuvazi ve emperyalizmin bir parçası oldukları düşüncesiyle uzak durur.
İlk şiiri nerede ne zaman yayımlanır?
İlk şiiri 1979 yılında Yeni Devir gazetesinin arka sayfasında yayımlanır. Bu yıl, Afganistan’ın işgali ve İran İslam Devrimi sebebiyle de önemlidir. Ümit Aktaş bu yüzden mezhepleri araştırır, okur, öğrenir. Avrupa’ya seyahatlere başlar. Yanında bir torba ilaç ve kitap dolu bir davulla. Sorokin’in Bunalım Çağında Toplum Felsefeleri kitabı vardır bu bavulda. Bu kitap onun çatışmacı ve eylemci felsefeye eğilimini arttırır. Üç yıl gemilerde çalışır. Sonra istemeye istemeye askerlik. Askerde Cemil Meriç’i keşfeder. 5 yıl bile isteye Elazığ’da görev yapar. 1989’da İstanbul’a geri döner.
Ümit Aktaş, iki yıl önce Denizcilik İşletmeleri’nden emekli oldu. Özgün Duruş gazetesinin genel yayın koordinatörü. Özgün Duruş dergisini çıkaranlar arasında.
Hakan Arslanbenzer, Aktaş’ın poetikasına değinmiş
İki şiir kitabı var Aktaş’ın: Cennetten Düşüş ve Şehri Terketmeden Önce. İlk kitabın ilk şiirlerinde terk edilmiş, düşleri olan bir genç adam figürü dikkatini çekiyor Arslanbenzer’in. İsmet Özel’in ilk şiirleriyle varoluşçu bir akrabalık görüyor. Batı varoluşçuluğundan ziyade tasavvufî varoluşa daha yakın Aktaş’ın varoluşçuluğu; Ayrışması, yabancılığı, kopukluğu, yurtsuzluğu. Hem batılı hem doğulu figürlerden yararlanıyor Aktaş’ın şiiri.
Ümit Aktaş’ın mücadeleciliği hiç bırakmaması önemli. Onun şiirinde romantizm ve anarşi el ele gidiyor. Şiirlerinde devrime olan inanç kaybolmamış.
Fazıl Baş, romanlarını akıl, aşk ve insan ekseninde irdeliyor
Aktaş’ın romanlarındaki (Âdem ve Rüya) kahramanlar kendilerine ait bir dünya yaratma peşindedirler. Aynı zamanda etraflarında olup bitene karşı bir cevap sunma derdindedirler bu yaratımlarıyla. Bireyi birey yapan temel değerleri tartışır romanlarında. İnsanı, insan oluşu aşk ve akıl bağlamında merkeze alan Aktaş, hakikat ve sorumluluk peşinde koşturur kahramanlarını. Olaylar arka planda ilerler. Önde bir düşünce tartışması yaşanmaktadır. Çok az olan diyaloglar düşünce tartışmasının içine serpiştirilmiştir.
Yunus Bilge, Aktaş’ın siyasî yazılarını kritik ediyor
İlk kitabı Siyasi Hareketlerde Yöntem, temel eser denebilecek hacim ve dağarcığa sahiptir Aktaş’ın. Milliyetçi ve muhafazakâr bir topluma seslendiğinin bilincinde olan yazar, eleştirilerini de bu kanonlara karşı yürütür. Aktaş’ın, devrimciliği daima ön planda tutuşunu, yazarın, Hz. Muhammed’in verdiği kavgayı şu şekilde tarif etmesiyle ilişkilendirir: “Devrimcilik ile geleneği, tevazu ile yiğitliği, aşk ile kavgayı, dünya ile ahireti, kılıç ile ibadeti, farklı toplumlardan gelen insanları ortak bir ideal çevresinde birleştirerek dünyanın en muhteşem inkılâplarından birini ortaya çıkarmıştır. İslamî haraket, gelenek ve tarih arasına koyduğu mesafeyi devrimin önünde bir tehlike olarak görür. Marksizme yakınlığı tehlikesine de ‘araçsal devrim değil, inançsal devrim’ diyerek işaret etmiştir.”
Mustafa Nezihi Pesen işaret etti
http://www.dunyabizim.com/news_detail.php?id=4339