DUYARLI BİR YÜREĞİ VAR, KONUŞKAN ŞİİRİ
Ali Emre, ‘İnsanı Aşan Kan’ kitabı etrafında Mustafa Celep şiirini yazdı..
15 Kasım 2012 Perşembe
Ali Emre
Sözün, yazının, edebiyatın günümüzdeki önemli “emekçi”lerinden, değerli temsilcilerinden biri Mustafa Celep. Duyarlı bir yüreği var. Konuşkan bir şiiri. Çalışkan bir kalemi. Eleştirinin, düşüncenin farklı evleklerinde salınan bir zihni.
Kimi zaman tek başına koşturarak, kimi zaman edebiyat eksenli bir dostluk öbeği kurarak -kıymetini belki ileride daha iyi anlayacağımız- süreğen bir inşa çabası içinde olduğunu görüyoruz onun. Son zamanlarda dergilerde daha az şiir yayımlıyor gibi görünse de eleştiriler yazmaya, büyük bir dikkat eşliğinde yakaladığı ayrıntıları paylaşmaya, poetik okumalarını zenginleştirmeye, kurduğu yahut yönetimini üstlendiği siteleri canlandırmaya, söyleşiler yapmaya, gözden kaçan kitapları, yazıları, şiirleri, isimleri bulup bizimle tanıştırmaya devam ediyor.
Bu haberde üzerinde duracağımız İnsanı Aşan Kan, 1979 doğumlu Mustafa Celep’in ikinci şiir kitabı. Okur Kitaplığı’nca yayımlanan 88 sayfalık kitapta 24 şiir yer alıyor.
Anlatımda, ben’in duyuşları, düşünceleri, öfkeleri, acıları daima baskın
İlk kitabı Ateş Bandosu’na oranla, şiirinin üzerine sayısız tuğla koyduğunu, şiirini hem biçim hem de duyarlık ve tema yönünden fazlasıyla zenginleştirdiğini, güçlendirdiğini, çeperlerini genişlettiğini görüyoruz.
Günümüzün, tanık olduğumuz ya da bizzat içinde dönendiğimiz gerçekliğin, güncel insanlık durumlarının şiirini yazıyor Mustafa Celep. Geçmişten, tarihten derlediklerini, devşirdiklerini de bugünün içinde yoğurarak, yaşadığımız zamanın içinde dolaşıma sokarak paylaşıyor okuyucuyla.
Epik tarafı ağır basıyor bu kitaptaki şiirlerin. Okuyucusuna açık, arı duru ve yiğitçe bir dille seslenen, halkın ve inancın hizasından büsbütün ayrılmayan, genellikle yüksek sesle konuşan bir özne ile karşılaşıyor okuyucu. Anlatmaya, sayıp dökmeye, göstermeye, sorumluluk üstlenmeye, temsil bilincine, eleştirmeye düşkün şiirler bunlar. Anlatımda, ben’in duyuşları, düşünceleri, öfkeleri, acıları daima baskın. Direngenliğin, çok yönlü bir kavganın eşlik ettiği coşku ve heyecan, şiirlerin neredeyse tamamında başat öge olarak yer alıyor.
Yer yer pitoresk bir nitelik kazansa da dizeler yahut bölümler, daha çok tamamlanmış yargılarla, fiil cümleleriyle, birbirini tetikleyen tespit ve çağrışımlarla ilerliyor şiirlerde: “Ruhumu kalkındıran ne varsa konuşayım / Bende taşan iklime / Yeni bir ruh olayım”
“Sonrakilerin Masalı” başlıklı şiirde geçen “Maya varsa, derdi babam, ekmek kopar çocuk büyür çocuk doyar” dizesi, kitabın özetini veren, şairin meramını özlü bir şekilde ortaya koyan bir dize olarak okunabilir.
“Yeni bir ses”in, ancak halkla birlikte tutuşturulabileceğine inancı tam
Aslında bir bağlısı olmakla mutlu olduğu inancın, bir ferdi olmakla gurur duyduğu mahallesinin, bir neferi olmakla kendini onardığı savaşımın sözcülüğünü yapıyor Mustafa Celep. Bir anlam dünyasının, bir değerler dizgesinin, bir inanç ikliminin savunusunu yapıyor, kavgasını veriyor. Bütün uzaklaşmalara, çarpıtmalara, oyunlara, kirlenmelere, kötülemelere rağmen bize hâlâ kimlik ve kişilik aşılayan, bize bir duruş ve ses kazandıran, bizi bir istikamet eşliğinde biçimlendirip yoğuran o “maya”nın üstüne titriyor; onun serüvenine ve savaşımına ait çeşitli pencereler sunuyor.
Yozlaşmadan, ihanetten ve kötülüğe kapılıp gitmekten uzak durmayı önemseyen bir özne konuşuyor şiirlerde. Maddeye tapmaktan uzak duruyor bu özne, Kur’an’ın gölgesinde yeşeren sözleri çivi gibi aklında tutuyor, bütün bozgunlara rağmen umudunu asla yitirmiyor, amaçsız kalabalıklara dalıp yitmemeye özen gösteriyor. İçtenlikle eleştirse de halkından da uzak düşmüyor; halkın arasında, içinde durarak söylüyor söyleyeceğini. “Yeni bir ses”in, ancak halkla birlikte tutuşturulabileceğine inancı tam. Bu sesin oluşturulmasında ve şiire taşınmasında zaman zaman Sezai Karakoç’tan, Cahit Zarifoğlu’ndan, İsmet Özel’den ve Hakan Arslanbenzer’den esintiler taşındığı da söylenebilir.
İçtenlikle, coşkuyla yazıyor şiirlerini Mustafa Celep. Gür ve güçlü bir sesle fakat yukarıdan bakmadan, halkını küçümsemeden yazıyor. Tekrara düştüğü, sözü dağıttığı, gerilimi ve ritmi şiirin bütününe yaymakta zorlandığı yerler de var bazı şiirlerde. Daha özenli yazdığında, işçiliğe biraz daha dikkat ettiğinde bu tür sıkıntılar ortadan kalkacaktır elbette. Sağlam ve zinde bir duruşa, temiz ve berrak bir sese, daima çıngılar, ateşler çıkaran bir köke, mayaya, kumaşa, ocağa sahip zira. Bereketli ve bellek sahibi bir toprağın içinde yontuyor kalemini: “Anlatacağım yeniden nasıl düştüğünü toprağa / Senin düşüşün toprağa güllerin devrilişi gibidir”
http://www.dunyabizim.com/Manset/11523/duyarli-bir-yuregi-var-konuskan-bir-siiri.html