İlk bakışlar gibi; acemi, mahcup ve güzel – “Mutsuzluk Fotoğrafları”

İlk bakışlar gibi; acemi, mahcup ve güzel – “Mutsuzluk Fotoğrafları”

Hadi bana Rüya’nı anlatsana!

 

Ümit Aktaş, son romanı ‘Rüya’da bir gencin çatışmalarını ve çıkmazlarını işliyor.

 

29 Haziran 2010

Yazar Ümit Aktaş’ın son romanı Rüya Şubat ayı başlarında raflarda yerini aldı.
Otuz yıllık bir çalışmanın meyvesi
Rüya, kişinin içinde bulunduğu çıkmazları, çatışmaları ele alırken satır aralarından çıkan mesajlar, akıntısına kapıldığımız hayata farklı bir pencereden bakmamıza vesile oluyor. Çünkü Aktaş çoğumuzun unuttuğu bir kavram üzerine özellikle değinerek “bir rüyanız olsun!” diyor.

Çatışmalar ve çıkmazlar hayatı güzelleştirir

Pek çok deneme, eleştiri ve şiirlere imzasını atan Ümit Aktaş kitap yolculuğuna Adem ve Okuma Serüveni’nden sonra şimdi de Rüya ile devam ediyor. Şubat başlarında Okur Kitaplığı’ndan çıkan Rüya bir gencin çocukluğundan ergenliğe, ardından da olgunluk dönemine kadar hayata bakış açısını, sorgulayışlarını, çıkmazlarını ele alırken günümüz Türkiye’sine de ışık tutuyor. Aktaş; “Bu kitapta ilk bakışta aşk göze çarpar. Ama temelde iktidar oyunları ön plandadır. Aşk da bu iktidar oyunlarının bir parçasıdır” diyor.

Aktaş’a göre hayatı güzelleştiren en önemli unsurlar, çatışmalar ve çıkmazlar. Aktaş bunun nedenlerini, “bu kavramlar olmasa oyun da, iktidar da, aşk da olmaz. Kişinin kendini tanıması ancak bu kavramlar sayesinde gerçekleşir. Bunlar kötü gibi gözükse de hayatı bir anlamda güzelleştiren unsurlardır. Çünkü normal bir dünyada hepimiz rol yaparız. Çatışmaya başladığımız anda kendi gerçek kimliklerimiz, o güne kadar gizlediğimiz yüzümüz belirginleşir” sözleri ile açıklıyor.

 

Gençlerin bir rüyası yok

Kitap, 1970’li yılların Türkiye’sinde geçmesine rağmen kitabın baş kahramanı genç sürekli hayatı, yaşadığı çevreyi ve insanları sorguluyor. Peki, günümüz gençleri bu kadar sorgulayıcı mı? Aktaş, bu sorunun cevabını verirken, “ne yazık ki hayır” diyerek başlıyor ve şöyle devam ediyor: “O günün insanları çok idealistlerdi, düşündükleri için savaşıyorlardı. Günümüzün geçlerinin bir rüyaları yok. Onlar rüyalarını sanal âlemde yaşıyorlar.” Yazar’a göre gençleri çok fazla yargılamamak gerekiyor çünkü onlar aslında her birimiz gibi kendilerine biçilen oyunun birer figüranları sadece.

Aktaş, röportajımızın bu esnasında kitabın satır aralarından çıkan belki de en önemli mesajlardan birini bakın nasıl dile getiriyor: “Mutlu ve başarılı olmak istiyorsanız mutlaka bir rüyanız olsun. Sadece düşleyin. Bugün pek çok medeniyetin şekillenmesine bir zamanlar o medeniyetlerin kurucularının rüyaları neden oldu. Onlar düşlediler ve gerçekleştirdiler. Siz de yapabilirsiniz”

Diyalog yok, zaman ve mekân da yok

Şüphesiz kitabın konusu kadar yazarın kullanmayı seçtiği dil de okuyucuyu kendine çekiyor. Yazar diyaloglara görünürde çok fazla yer vermiyor. İç sesi kullanmayı tercih eden Aktaş’a göre asıl önemli olan kişinin ruhu! İnsanın iç dünyasında yaşamış olduğu çatışmaların ruhunda yaratmış olduğu etkileri iç ses yoluyla dile getirmeyi yeğleyen Aktaş böylelikle okuyucunun kitaptan uzaklaşmasını engelliyor ve okuyucunun her bir kahraman yerine kendini koymasını sağlıyor.

Diğer taraftan kitapta dikkati çeken en önemli unsurlardan biri de yazarın mekân ve zaman kullanmayı tercih etmemesi. Yazar buna ise; “İnsanın gerçek hayatı zaman ve mekâna bağlı değildir. Yaşadıklarımız o mekânın ve zamanın üstünde başka yerlerdedir” sözleri ile açıklık getiriyor.

Şiir bir rüyadır

Ümit Aktaş’ın geçtiğimiz günlerde yine Okur Kitaplığı’ndan Şehri Terketmeden Önce isimli bir şiir, İnsan ve İslam isimli bir de düşünce kitabı yayınlandı. Eylül ayında ise yine Okur Kitaplığı’ndan Aklın Hakikati Aşkın Şiiri isimli bir düşünce kitabı yayınlanacak. Aktaş şiir mi roman mı sorusuna tüm içtenliği ile “Şiir” olarak cevap veriyor ve şiire duyduğu büyük sevdayı; “Şiir bir rüyadır. İyi bir şiir okumak kadar insana haz veren bir güzellik yoktur. Şiirde kişi hem estetikten hem de akıldan besleniyor. Ben şiiri en yüksek sanat olarak görüyorum. İyi şiirler gençlik zamanlarında yazılmazlar. Kişinin düşünce olarak da gelişmiş olması gerekiyor” sözleri ile açıklıyor.

 

 

Kübra Demir’in de bir rüyası var

 

http://www.dunyabizim.com/news_detail.php?id=3962