Kayıp halka endülüs
Şair Metin Önal Mengüşoğlu, Müslüman toplumların kayıp halkası olarak nitelediği Endülüs üzerine çokça düşünmemiz gerektiğine dikkat çekiyor.? Endülüs şiirlerini de hatırlatıcı bir ipucu olarak kaleme aldığını söylüyor.
GÜLCAN TEZCAN/İSTANBUL
14 Kasım 2011
“Endülüs (Espana Musulmana) bir şiirsel deneme idi. Maksadım insanlara salt bir şiir zevki tattırmaktan öte, Endülüs’e dair hatırlama sağlamaktı” diyen şair Metin Önal Mengüşoğlu, Müslüman toplumların kayıp halkası olan Endülüs’ü yeniden gündemimize taşıyor. Mengüşoğlu’na Endülüs’ü sorduk, Mukaddes Belde’den cevap verdi.
Şiirimizde Filistin, Afganistan, Bosna geçer de Endülüs’ün adı anılmaz. Sizden önce Endülüs’e şiirler yazan olmuş muydu?
Türkçe şiirin yeni örneklerinde Filistin, Afganistan ve Bosna’nın anılması bu bölgelerdeki hadiselerin yeni olmasından kaynaklanıyor. Şairlerin, yaşanan zulümlere kayıtsız kalmaması olumlu bir gelişme. Endülüs yeni zamanlarda hatırlardan çıkmış görünüyordu. Oysa mevcut İslâmî hassasiyete bir kök aranacak olursa hatıra ilk gelmesi gereken mülk, Endülüs olmalıydı. Bir adım atmak, model oluşturmak, hatırlatıcı bir ipucu bırakmak maksadıyla on yıldan beri Endülüs üzerine okumalar yaptım. İspanya gezisine katılarak gözlemlerde bulundum. Endülüs denilince şiir adına Türkçe’de Yahya Kemal’in “Endülüs’te Raks”ı hatırlanır öncelikle. Bir ikincisi, Sezai Karakoç’un Fransızca’dan tercüme ederek ilk kez 1966’da, Diriliş mecmuasında yayımladığı Ebu’l Beka Salih bin Şerif imzalı “Endülüs’e Ağıt” şiiridir. Ancak benden önce Türkçe’de müstakil bir uzun şiir var mıdır bilmiyorum.
Endülüs zihin haritamızda nasıl bir yere tekabül ediyor?
Endülüs benim tespitlerime göre Müslüman kültür atlası üzerinde son derece mümtaz bir yere sahip. Müslüman coğrafyanın bu uzak batı ucu, yerleştiği bölgedeki vahşi ve yağmacı vandalları kovarak oraya yerleşmişlerdi. Endülüs’ü kuran Müslümanlar şiir, musiki, mimari,felsefe, bilim, ticaret gibi bütün alanlarda muazzam bir medeniyetin temellerini atmışlar. Hıristiyan Avrupa’ya bile kendi köklerini tanıtan Endülüs Müslümanlarıdır. Onların 800 yıla yaklaşan ömürleri bütün dünya Müslümanları bakımından önemli ibret levhalarıyla doludur. Endülüs esas itibariyle her ne kadar büyük müellif ve sanat adamlarının adıyla hatırlanır gibi görünüyorsa da aslında Müslüman kültür atlasının asıl kayıp halkasıdır. Çünkü onun siyasi hâkimiyetinden bugün yaşayan en ufak bir iz bile kalmamıştır.
Bölümler halinde ama bütünlük arzeden tek bir şiir gibi ilerliyor Endülüs... Bu tercihin sebebi nedir?
Olabildiğince tarihsel kronolojiyi izleyerek Endülüs üzerine uzun boylu bir söylem, bir tahkiye geliştirmekti maksadım. Yer yer tahkiyenin şiire baskın geldiğini biliyorum. Şiirin bütün mesajı, Endülüs’te inşa edilen Elhamra Sarayı’nda neredeyse her santimetre karenin üzerine işlenen şu Arapça ibaredir: “Ve la galibe illa Allah.” Üzerinde “Allah’tan başka galip yoktur” yazan bir sarayda ikamet eden bir sultanın ruh hali beni hep düşündürmüştür.
Şerh ve haşiyelerle ömür tükettik
Kitabın bölümleri İbn-i Hazm, İbn-i Arabi, İbn-i Haldun gibi önemli isimlere ithaf edilmiş. Neler ilham etti bu isimler size?
Endülüs, ta başından beri şehirli bir kültüre sahipti. Şarkın ruhunu garp ile buluşturarak muazzam bir mozaik elde etmişlerdi. Endülüs’ün beni hayrette bırakan bir başka yönü, bütün entelektüel ve sanat alanlarının en üst düzeyde temsilcilerini yetiştirmiş bulunmasıdır. Çatışmalı alanların da en ileri temsilcileri bu coğrafyada yetişmiştir. Akılcı İbn-i Rüşt buralıdır ama bunun yanında aklı boşlayan mistik tahayyülün en ileri temsilcisi İbn-i Arabi de buralıdır. Müslüman fıkıh ve kelam bilgisinin üretici, yaratıcı temsilcileri İbn-i Hazm ve İmam Şatibi de Endülüslüdür. Onların her birisi adına müstakil şiirler yazarak hem hatırlanmalarını, hem demodel oluşturmalarını sağlamak istedim. Böyle modellere Müslümanların öylesine ihtiyacı var ki. Yetmedi mi şerh ve haşiyelerle ömür tüketmesi Müslümanların?
http://www.stargazete.com/kultursanat/kayip-halka-endulus-haber-397043.htm