Kral Şeffaf
Röportajlarını Kral Şeffaf ile bir araya getiren Fadime Özkan merakla okunacak ve tanıdığımızı sandığımız insanları yeniden düşünmemizi sağlayacak bir kitaba imza atıyor.
20 Haziran 2011
SUAVİ KEMAL
Konuşmak. Gazeteciliğin en temel mesailerinden biri. Anlamak için, anlatmak için, aktarmak için… Konuşmak aynı “konu”ya konuşlanan insanların eyleminin mastar hâli. O mastara en yakın türlerden biri ise röportaj. Şimdilerde çok kullanılan soru-cevap yönteminden de ibaret olsa bir döneme damgasını vuran ve Yaşar Kemal, Sait Faik gibi yazarların edebi külliyatının bir parçası sayılan röportajlar da olsa insana, insanlık durumuna en yakın metinler güzel röportajlarda tezahür ediyor. Yaşar Kemal’in “edebiyatın bir parçası” olduğunu vurguladığı röportajlar maalesef şimdilerde yapılmıyor. Ancak soru ve cevapların art arda birer satranç hamlesi gibi geldiği söyleşiler de edebiyatın tamamen dışında değil.
Daha önce “Yemenimde Hare Var” adlı kitabı ile “başörtüsü” yâresine odaklanan röportajlarını bir araya getiren Fadime Özkan, Okur Kitaplığı’ndan çıkan “Hal Bu Ki Kral Şeffaf” ile daha geniş bir yelpazedeki röportajlarını toplayarak yakın tarihte replikleri olan “kahramanlara” söz veren bir çalışmaya imza atıyor.
Röportajcının en büyük sermayesi ise hiç şüphesiz ki portföyüdür. Portföyün en gerekli unusuru ise insandır.
Fadime Özkan o sağlam portföyünün en nadide parçalarından bir seçme yapmış Kral Şeffaf’ta.
Her röportajın girişinde bir nevi “arka plan bilgisi” yer alıyor. Konunun ve röportajın yapıldığı kişinin niçin seçildiği, röportajın hangi koşullarda gerçekleştiği ve sonrasında neler olduğunu öğreniyoruz. Bu kısımlar aynı zamanda da Fadime Özkan’ın röportajların ana metinlerinde yer veremediği “öznel” değerlendirmelerine kimi zaman ima ile kimi zaman doğrudan doğruya yer verdiği bölümler olduğu için de ayrıca önem taşıyor. Röportaj metinleri ise kolay okunurlukları, bütünlükleri ve akıcılıklarıyla dikkat çekici. Bu kılçıksızlık hâli aynı zamanda da röportajın sıkı bir mutfak mesaisinden geçtiğinin göstergesi. İyi bir röportaj doğrudan deşifresinin yayınlanmasıyla elde edilecek kadar kolay bir iş değil. Hatta şunu da rahatlıkla ifade edebilirim ki röportajda asıl mesai deşifrenin tamamlanamsından sonra başlıyor. Sözlü olarak gerçekleştirilen röportajın yazı dilinde de sağlam olması gerekiyor ama kitabi de olmamalı. Yani keskin bıçak sırtında bir mesai gerçekleştiriyor röportajcı. İki tarafa da düşme lüksü yok çünkü onun.
Biraz da röportajlardan bahsedelim. Röportajlar için seçilen başlıkları art arda okumak bile nasıl bir toplamla karşı karşıya olduğumuzu daha net bir şekilde anlamamızı sağlayabilir. “Ben Türkleri aşağılamadım, bu suçlama ağır bir işkence” diyen Hrant Dink’in maruz bırakıldığı akıbeti düşününce taşlar daha bir yerine oturuyor mesela. İnal Batu’nun “Büyükelçiyken Türkiye’yi tanımıyordum” demesi pek ala pek çok hariciyecinin durumunu da özetliyor. Tıpkı Yiğit Bulut’un “Kendimi kullandırtmış olabilirim” demesi gibi…
Kimi cümlelerdeki “iddia” ise ayrı bir ibret konusu. Türkan Saylan soruyor: “Türbanlılar okuyamıyor da ben asker olabiliyor muyum?” diye sorarken Vural Savaş “28 Şubat’ta darbeyi ben önledim” diyebiliyor mesela.
Mustafa Karaalioğlu onun mesleğe ve röportaja verdiği mesaisini “Fadime, konuştuğu kişiye, okura ve mesleğe saygıyı camdan bir vazo içinde taşıyıp, Türkiye’nin tutulduğu fırtınalarda sarsılmadan sahil-i selamete çıkaran usta bir konuşmacıdır. Ve aynı zamanda üslup sahibi bir kalem…” sözleriyle özetliyor.
Kral Şeffaf röportaj türüne özel bir ilgi duymayanların bile pek çok bölümünü merakla okuyabileceği bir toplam. Bu türü sevenler ise kütüphanelerinde özel bir yer ayıracaklar.
KİMLER VAR?
Aydın Menderes, Hrant Dink, Muhsin Yazıcıoğlu, Ömer Lütfü Mete, Türkan Saylan, Armağan Kuloğlu, İnal Batu, Yiğit Bulut, Vural Savaş, Eyüp aşık, Ahmet Ertürk, Dinç Bilgin, Erol Yarar, Mehmet Şevket Eygi, Ahmet Hakan, Nihat Hatipoğlu, Nur Serter, Hüseyin Gülerce, Bülent Yıldırım, Semih Kaplanoğlu, Ahmet Altan, Orhan Pamuk, Elif Şafak, ve Cengiz Aymatov.
Gerçek Hayat Dergisi, 20 Haziran 2011