MUTLU SON-SUZ HAYATLAR
22.04.2013
Cihan Aktaş
Kış Bahçesi, okuduğum ilk Güray Süngü romanı, bu bakımdan Süngü’nün yazarlığı hakkında toptan bir değerlendirme yapmaya izin vermese de, satırlar akıp giderken yazarının romancı kumaşına sahip olduğunu bildirdi bana. Sıkılmadan okuduğum, cümlelerinin altını sıklıkla çizdiğim, zaman zaman birOğuz Atay/ Kafka labirentine atıldığım hissine kapıldığım, bazen romanın başkahramanı olan Aziz Çalışkan’ın bir yazara özgü muhasebeleri ya da hayat tarzına ilişkin ayrıntıları daha kısa tutmasını dilediğim, ikinci başkahraman sayılabilecek “Harun”u bağımsız bir romanın kahramanı olabilecek kadar dikkate değer bulduğum, her şekilde kitabın sayfaları akıp giderken pek çok kez yazarının romancı olarak yeteneğinin hakkını teslim ettiğim bir roman, Kış Bahçesi.
Kitabı okuyup da rafa kaldıralı bir mevsim geçti. Bunca aradan sonra zihnim romana geri döndüğünde aklıma gelen başlıklardan biri, “geri alınamayan geçmiş” oluyor. Günün birinde ansızın alınan bir kararla sırf alışkanlık eseri sürdürülen bir hayata son verip de mazinin hafifliğine, eski arkadaşların bağlılığına, çocukluk neşesine dönmek mümkün müdür? İlk aşkın işaretlerine yakınlaşmaya çalışarak hayatını yeni baştan kurabilir mi, emeklilik çağında yol alan kahraman?
Harun örneği üzerinden Süngü, ilk aşka ulaşmanın imkânsızlığını hem metaforik bir örneklikle, hem de somut olarak anlatıyor, dördüncü romanı olan Kış Bahçesi’nde.
Aklımda kalan bir diğer tema, ana kahramanın yazar olması hasebiyle sık sık karşımıza çıkan yazının kurtarıcılığına duyulan nahif inanç.
Yazmayı iş edinmiş kişi kelimelerle ilişkisi sarpa sarınca onca biriktirdiği, gözü gibi sakındığı imgeler ve konular silikleşirken, bir yandan da kendini boş, bomboş hissetmeye başladığında, yazamama çölü içinde kendine nasıl bir anlam yükleyebilir? Bir türlü yarım bıraktığı eserine geri dönemeyen ve ilham beklemekte olan Aziz, yazarlığının güzel hatıralarıyla avunurken kendisine adeta aşkla bağlı olduğunu hissettiren okuru genç kızın verdiği cesaretle bugünden geçmişe akacak ve çocukluğuyla, ilk gençliğiyle bir hesaplaşma yaşayacak.
Hayatları garip bir şekilde kesişecek olan yan hikâyenin kahramanı (veya sadece Aziz’in bir karakteri) olan Harun ise, işi gücü yazarlık olan Aziz’in aksine okumaya çok geç uyanmış bir adam. Sanki bu nedenle de ısmarlama bir hayatı sürdürmeye yazgılı gibiyken, kırk yaşında başlayan kitap okurluğuyla birlikte yalnızlığının farkına vararak bütün hayatını, öylesine güç bela sürdürdüğü evliliğini ve umursamadığı işini paranteze alıp, ilkokul günlerinin mutlu arkadaşlığı içinde saklı duran Hülya’ya duyduğu aşka tutunmaya çalışıyor.
Fakat yazar bize ille de mutlu bir son hazırlayacak diye ummayalım. Bizi şaşırtacağını bekleyebiliriz, ama bu da çok ihtişamlı bir şekilde olmayacak, neyse ki...
René Girard, Romantik Yalan ve Romansal Hakikat’te kibirlilerin mutsuzluğundan söz eder: Kibirliler çoğu zaman ilkesiz dalkavuklar tarafından pohpohlanmış şımarık çocuklardır Girard’a göre. Ve mutsuzdurlar, çünkü “on yıl boyunca her gün, başkalarından daha mutlu olmaları gerektiği” söylenmiştir onlara.
Süngü’nün kahramanları o kibirli insanlardan değiller. Fakat mutsuzluk onların da problemi olmamış mıdır? “...Zira hiç kimse hayatından memnun değildir, her şeyin daha iyisini hak etmektedir ve bu düşünce insanı asabi ve mutsuz kılar, tahammül yetisini köreltir.” (sf. 246) Sevgi ve güven eksikliği yaşayan Harun, kötü gidişata teslim olmamanın yolunu geçmişte arıyor ki bu da kimine göre geç bir uyanışsa, kimisine pekâlâ bir tür kaçış olarak görünebilir.
Birkaç yıl önce BİSAV’da bir konuşmam sırasında katılımcılarla tartışmıştık roman ve sinemada mutlu son arama talebini... Salondaki bir öğrencinin üzerinde düşünülmüş cümlelerle şöyle bir açıklama yaptığını not etmiştim: “Bir hikâyede ya da filmde klişe bir mutlu sondan kaçınmak, hayatın yeni ve farklı açılımlarına yönelik bir taleple de ilgili.”
Her zaman açık uçlu olsun hikâye, bunu istediğimiz için de, bir kavuşma sahnesinin gülüş seslerinde donakalan sonu yeterli ve geliştirici bulmayız.
Güray Süngü romanı mutlu son umuduyla yeni başlangıçların yollarına düşen kahramanların hayat muhasebeleriyle ince ince dokunmuş bir bakıma. Aziz Çalışkan’ın romanı hayata tercih ettiğine emin olmanın huzurunu yakaladığı sırada, kapıyı boşu boşuna çalacak olan kır saçlı bir umarsızlıkla geçmişten çağrılan sevgiliden başkası olmayacaktır, hayattan vazgeçmiş Harun için, Kış Bahçesi’nde.
[email protected]
twitter.com/chn_aktas
http://www.taraf.com.tr/cihan-aktas/makale-mutlu-son-suz-hayatlar.htm