Öykülerindeki ışık yolu aydınlatıyor ama..

Öykülerindeki ışık yolu aydınlatıyor ama..

 Akif Hasan Kaya’nın öykü birikimi kitap olarak önümüzde. ‘Islak Kibritler’ üzerine konuştuk.

06 Eylül 2012 Perşembe

Söyleşi: Selim Sebilci

Akif Hasan Kaya, halen Aşkar dergisinin öykü editörlüğünü yürütüyor. Öyküseverlerin yakından tanıdığı Kaya, Heceöykü, Aşkar, Yediiklim, Ğ gibi dergilerde yayınlanan 21 öyküsünü, Okur Kitaplığı’ndan çıkan Islak Kibritler’de topladı. Biz de Akif Hasan Kaya ile kitabı ve öykücülüğü üzerine konuştuk..

Islak Kibritler adını verdiğiniz öykü kitabı çıktı. Hayırlı olsun. Nicedir yazıyorsunuz dergilerde fakat kitapta yirmi bir öykü var. Yayınlanan her öyküyü kitaba almamışsınız. Bu seçmeyi yaparken ölçünüz neydi?

Kitaba alacağım öyküleri seçerken ölçüm şuydu demem yanlış olur. Bazılarını elemem gerekiyordu. Ben de kendimce bir bütünlük içinde bazı öyküleri kitaba aldım. Doğal olarak bazılarını da almadım. Neticede bir bütün olarak Islak Kibritler elimizde. Önemli olan da bu sanıyorum. Geride kalanlar bir öykücü olarak benim zihnimde devam ediyor zaten. Bir gün, belki daha başka bir şekilde yeniden hayat bulurlar.

Işık imgesi –özellikle loş ışık- çok sık geçiyor öykülerinizde. Bilinçli bir tercih mi bu?

Işık, öyküde atmosfer oluşturmak için kullandığım bir imge. Malum, öykünün kimi bileşenleri vardır. Kahraman, vaka-olay, ritim, zaman, mekân, bakış açısı, kurgu falan. Bunları iyi harmanlamak, yazar için inandırıcılığı artırır, okur için kendini metne vermeyi kolaylaştırır. Işık, insan için vazgeçilmez. Işıkla görüyoruz ve renkleri algılıyoruz. Bu kadar önemli bir imgeyi öykülerimde kullanmam kadar doğal bir şey yok aslında. Bilinçli bir tercih mi? Öyküyü kurgularken orada ışık yer alacaksa kullanmam bilinçli bir tercih elbette. Ama değilse zaten kullanamam.

Yine öykülerinizde geçmişe dönmeler, çocukluk hatıralarına sığınma çokça yer buluyor. Geçmişle bağınızı bu denli kavi kılan nedir?

“Dönüş” öyküsünde şöyle bir cümle var; “Nereye kaçarlarsa kaçsınlar, hep peşlerinde olacaktı geçmişleri.” Yani geçmiş bizim geçmişimiz, mazimiz. Sürekli yüreğimizde taşıdığımız bir gerçek. Ve elbette geçmişte yaptığımız doğruların ve yanlışların bugüne uzantılarını yaşıyoruz. Bir de, hani meşhur bir söz var, “Nerde o eski bayramlar” diye. Aslında bu sözü söyleyen insanlar eski bayramların peşinde falan değiller. Geçmişlerinin, özellikle de çocukluklarının peşindeler. Geçmişle bağımın neden kavi olduğunu tam olarak ifade edemem herhalde. Ama yukarıda bahsettiklerimi birbirine bağlarsanız bir sonuca varılır sanıyorum.

Öykülerinizi iki döneme ayırabilir miyiz? İlk öyküleriniz daha kişisel meseleler etrafında şekillenirken son dönem öyküleriniz toplumsal meseleler etrafında şekilleniyor. A. Hasan Kaya öyküsünde bu değişimin temel sebebi nedir?

Aslında böyle kesin ve temel bir ayrım söz konusu değil. Kitapta yer alan “Bilebilmeliydim!” öyküsü, dergilerde yazmaya başladıktan sonra yazdığım üçüncü öyküdür. Bu öyküde de, sizin deyiminizle toplumsal bir mesele var. Yine “Kurt” öyküsü böyle. Bunu size düşündürten, kitapta son dönem öykülerinin fazla olması sanıyorum. Yoksa dediğim gibi böyle bir ayrımdan veya değişimden söz edilemez.

Bir yazar için hangi öyküsünün daha ‘sevgili’ olduğunu söylemek zordur ama yine sorayım: Sizin için hangi öykünüz daha ‘sevgili’?

Çok ortalama bir cevap olacak ama başka ne söyleyebilirim ki; kitaba almadığım öykülerim de dâhil, bütün öykülerim aynı benim için. Çünkü hepsine emek harcadım. Ama hani böyle, burun farkıyla öne çıkanlar yok mudur? Bu olabilir ama bunu söylememin okuyucuya haksızlık olacağını düşünüyorum. Bu bende saklı kalsın.

Aşkar dergisinin öykü editörüsünüz. Onlarca öykü okuyorsunuzdur. Gelen öyküler, öykücülüğümüzün geldiği noktayı göstermesi adına hangi seviyede? Hal ve gidişat nasıldır?

Evet, Aşkar’a öyküler geliyor. Başka bir yerde de söylemiştim, gelen öyküler beni sevindiriyor. Aşkar’a öykü gönderenlerden istediğim şeyler oluyor tabii. En başta istikrarlı olmaları. Bir öykü gönderip sonra hiç göndermeyenler de oluyor. Bir de eleştiriyi dikkate almaları önemli diye düşünüyorum. Öykülerini ileriye taşıyabilme adına mutlaka eleştiriye açık olmalılar. Yoksa yazdıklarını denetimsiz bir şekilde internette yayımlamak onlara bir şey katmayacaktır. Bu minval üzere, öykü iyi yolda. İlgi var. Hem okuyanlar, hem de yazanlar açısından bu ilgiden söz edebiliriz. Dergilerde yeni yeni isimler görmek beni sevindiriyor açıkçası. Ama öykü bir yolculuk ve ısrar edenler, sabredenler nitelikli eserler verecekler; yollarına devam edecekler.

Klasik bir soru ile bitirelim: Akif Hasan Kaya öyküsünün beslenme kanalları nelerdir, kimlerdir?

Başta hayatın kendisi… Okuduklarım, gördüklerim, dinlediklerim…

 

http://www.dunyabizim.com/Manset/10859/oykulerindeki-isik-yolu-aydinlatiyor-ama.html