Salik yola düştü, gidiyor!
05 Mart 2010
OSMAN NURİ HOŞDOĞDU
Yılmaz Yılmaz’ın öykü kitabı Sâlik Yola Düşünce, Okur Kitaplığı yayınları arasında çıktı.
Bir ilk kitap bu… Kitaptaki öykülerin çoğu daha önce Dergâh, Hece Öykü, Edebiyat Ortamı, Bir Nokta gibi dergilerde yayınlanmış. Bu da, öykülerin sınandığını, hür tefekkürün kalelerinde okura sunulduğunu gösteriyor.
Hemen her öyküde geçen saat objesi aslında zamana diren öykü metaforuyla bire bir örtüşmüş. “Yağ satarım bal satarım ustam ölmüş ben satarım”. Çocukluğunun tüm özlemleri dolduruyor kulaklarını.” vb. ifadeler bizi asla uzaklaşmak istemediğimiz çocukluğumuzun ölümsüz zamanlarında gezdiriyor. Hemen her öyküde yapılan “baba” vurgusu yazarın bilinçli bir tercihi iken, başka öykülerde geçen “anne umursamazlığı” okuyucuyu şaşırtıyor.
Sâlik Yola Düşünce, dikkatli bir gözlemle yeni unsurlar keşfetmek isteyen, satırlar arasında keyifli bir yolculuk yapmak isteyenlerin kaçırmaması gereken bir ilk kitap.
Yazar en başta söylemesi gerekeni sonlarda yapıyor. Kitaba adını veren Sâlik Yola Düşünce öyküsünde dediği gibi:
“Belki de terk etmeliyim buraları. Gitmeliyim. Adım da Sâlik olmalı…
Tam kırk gün. Sessiz, tenha, karanlık bir taş odada O’nu bulmaya, O’nunla dolmaya…
Yokluğun ortasında bir ‘ben’ varım sanki. Varlığın ortasında bir ben ‘yok’um sanki.
Yer yer deneme havasını hissettiren paragraflarla yazar okurun ilgisini canlı tutmayı başarıyor.
“ Karanlığın gizemli, çekici bir sesi vardır. Kulaklarınızın içinde uğuldayıp duran tuhaf bir sestir çoğu zaman, ama çekici bir sestir. Bir sarmala bağlanmış gibi tekrar eder durur kendini bu buğulu ses… Ta ki sizi de çekip alana değin içine. Yitip gitmeden önce yapacağınız birkaç şey vardır: Kendi öz sesinizi fırlatmak bunlardan birisidir. Sizi aramaya gelenler boşlukta yankılanıp duran sesinizden tanıyarak peşinize düşecek, bulmaya çalışacaktır sizi.
Son olarak belirtmeden geçemeyeceğim bir husus var ki asıl başarısı burada yazarın: Gündelik hayatın sarmalı arasında unutulmuş görünen ama asla unutulmayan detaylar ustaca satırlar arasına gizlenmiş. Yazarın dediği gibi sanırım öğüdüne kulak versek iyi olacak. Ne diyor yazar:
“Uzaklaşmak lazım uzaklaşmak… Nereye? Kimsenin varmak istemediği yere, suyun kaynağına varmak… Su… Hani yağmurda bedenine, tenine yağmur tanesi değdiğinde hafif bir ürperme kaplar ya seni, sonra alışıverişin bu güzelliğe… Su, kaynaktan geliyor. Bırak tenine vursun mührünü evlat…”
http://www.haberkultur.net/haberoku-1091-Slik_yola_dustu_gidiyor_.html