Şiirimin Şehirleri'nde Şam ve Arif Ay

Şiirimin Şehirleri

18 EKİM 2011

Ali Hayadar Haksal


Tarihin bir karanlık perdesinin altında konuşuyoruz.

Artık bizim Şam diyarı ötelerin uykusunda.

Bir varmış bir yokmuş, artık bir masal.

Niçin böyle düşünüyorsunuz diyebilirsiniz. Heyecanla Arap Baharı fırtınasına tutulmuş Müslümanların geleceği görme sezgisi körelmiş de ondan. Ne Arap Baharı bizim, ne de oraya çöreklenmiş bulunan zalim krallar. Krallar zulüm yapsa da tarihin dokusuna dokunmuyorlar en azından. Emperyalizm topraklarımızı dolaylı ya da doğrudan işgal ettiğinde yaptığı ilk iş tarihin hafızasını yok etmek. Artık bundan sonrasında ne Şam bizim olur, ne Bağdat, ne Kahire ve ne de diğerleri.

Uzun zamandır bir "Şam gezisi yapmak" bir ruhu orada solumak istiyorduk. Dostlarımızdan Kâmil Eşfak Berki; bir ara ısrarla "Bir Şam gezisi yapsak, Yedi İklim bunu düzenlese" demişti de, ha bugün ha yarın derken zaman geçti. Bir karanlık rüya şu an durur kapılarımızda. Zaman akıyor maalesef, öğütücü bir çark var üzerimizde. Bunun nedenleri çok, kimi zaman ihmal, kimi zaman ekonomik darboğaz, kimi zaman belirsiz bir isteksizlik bizi çekip çevirir. O tatlı rüya bir daha yaşanamıyor.

Şu zamanda emperyalizmin silâhları doğrudan ve dolaylı olarak Şam'ın semalarında. Bizler bir yaman çelişki yaşıyoruz ne yazık ki. Bu kan kusucu silahlar kimin adına kusuyor ölümünü, kimin adına şiirimin bir şehrini ruhuyla yok ediyor. Bu şehir benim, bu şehir ruh dünyamın en zenginlerinden biri. Dünyanın en eski iki kentinden biri. Uygarlıklar geçidi yaşandı orada. Sevgili Efendimiz (SAV)'in ve arkadaşlarının ticaret durağıydı ilk zamanlar. Ebûbekir Efendimiz, Sevgili Efendimiz (SAV)'le ilgili ilk muştuyu orada aldı. Bir rahibin rüyasının yorumunda. Kutlu uygarlığımız adımlarını geniş atarken Ebubekir Efendimiz zamanında yoklandı, bu rüya tamamlanamadı. Kalbine ve ruhuna Hak konulan Ömer Faruk zamanında, Ebû Ubeyde b. Cerrah tarafından fethedildi. Sonra, Mahmut Nureddin Zengi, Selâhaddin Eyyubi , daha sonra büyük Osmanlı Devleti oranın bekçiliğini yaptı. Ruh dünyamızın zengin kalplileri olan Mevlana, Muhyiddin İbn Arabi, Şems, Bilâl-ı Habeşi, Halid B. Velid ve daha niceleri orayı kendilerine otak edindi. Endülüs'te Sicilya'da doğanlar ilim tahsili için oraya koştular. Oradan şiir çeşmeleri aktı durdu.

Yüz yılı aşkın bir zamandır ruhumuza musallat olan yabancılık kendi adına kuklalar buluyor, kolaylıkla. Onlar o kara ruhluları aratmıyor hiçbir zaman. Saddam azman bir zâlimdi, ama şimdi oraya musallat olan ve ruhumuzu kemiren bir Amerika var. Kuklaları da onun birer oyuncağı konumunda. Saddam zâlimdi, ama ne kültür ne de uygarlık tarihine dokundu.

Bağdat kanayıp dururken bu acıyı en çok şairler ruhlarında yaşadılar. Kimi şairler güncele takılmama adına susarken, kimi şairler hamasettir deyip uzak durdular. Üstat Sezai Karakoç on yıllar önce sezmişti olacakları ve yazmıştı uygarlığımızın şiirini.

Sevgili dostumuz şair Arif Ay; şair dostlarının burun kıvırmalarına aldırmadan bir çığlık kopardı tek sözcükle üç kez:

"Aaaaalllaaaaaah

Aaaaalllaaaaaah

Aaaaalllaaaaaah"

Başka bir şey söylemedi. Belki bu acı çığlık ruhlarda yankılanır da karşılık bulur, dedi. Üstat Sezai Karakoç ile Usta Nuri Pakdil'den beslenen Arif Ay, o ruha ve çizgiye bağlı kalanlardan biri. Duyarlığını hiç yitirmedi. Büyük şairlerimiz hiç yüksünmeden ve çekinmeden uygarlığımızın savunuculuğunu yaptılarsa, Arif Ay da benzer bir yapı üzerine şiirini kurdu. Emperyalizmin, bu son zamanlarda yaşanan büyük yıkım karşısında, kuşağındaki üç beş kişi hariç diğerleri hepsi savruldular. Kendi uygarlıklarını hiç savunmadılar, o ruhun sözcüsü olamadılar.

Arif Ay Bağdat'tan yola çıkarak Şiirimin Şehirleri'ni yazdı. İstanbul, Semerkand, Buhara, Şam, Kudüs, Mekke, Medine, Bağdat ve Bosna şehirlerini konuşturuyor.

Şiirimin Şehirleri'nde;

"Ehlibeyt'ten beri Şam-ı muğberim

tutsağı oldum Umumi Harbin

kırıldı Osmanlı denen billur avize

bin parçaya bölündük

birer şamdanız şimdi

kendimize bile yetmez aydınlığımız

Şam-ı garibanım, öyleyim

Şam-ı muğberim, bir Kudüs'e

bir Mekke'ye akarım"

Usta şair Arif Ay'ın Şam Konuşuyor şiirinden kısacık bir bölümünü alıntıladık. Bu hissedişi ve bilinci genç kuşağın bunları özümseyerek okumasında yarar var. Bir süredir Müslüman gençliğin ne yapmasıyla ilgili yazdıklarımıza bunu da bir not olarak düşmelerini öneriyoruz. Uygarlık bilinci, şiirle ve sanat eserleriyle ancak bu yolla olabilir.

Şiirimin Şehirleri, Arif Ay, Okur Kitaplığı, şiir dizisi 9, İstanbul, 2011.

Okur Kitaplığı, yayımcıların yüz vermediği bir zamanda büyük bir özveriyle şiir kitapları yayımlıyor. Edindiğimiz bilgiye göre genç ve usta şairlerin şiir kitaplarını yayımlamayı sürdürecekmiş. Kendilerini kutluyoruz. Ama okurun da sahip çıkmasını bekliyoruz.

http://www.milligazete.com.tr/makale/siirimin-sehirleri-nde-sam-ve-arif-ay-218740.htm