Şiirin ‘kadim kapı’sında

Şiirin ‘kadim kapı’sında

SELÇUK KÜPÇÜK

 

Şiirlerini çeşitli dergilerde gördüğümüz Orhan Tepebaş'ın ilk kitabı Kadim Kapı yayımlandı. 1969 doğumlu şairin kitabı birçok ilk kitapta rastlanan olumsuz niteliklerden arınmanın naifliğini de taşıyor.

KADİM KAPI, ORHAN TEPEBAŞ, OKUR KİTAPLIĞI, 55 SAYFA, 6,5 TL

Saf şiir dediğimiz şey, yani bir anlamda bilindik kelimeler ile hepimizi şaşırtan oylumda söz estetiğine ulaşma pratiği, önemli ustalıklar gerektiren bir poetik damara yaslanır. Günümüz Türk şiirinde de böylesi bir eğilimi gözlemlemek mümkün. 80'lerin yoğun, kapalı, imgeci ve bir o kadar da bireysel diline karşın, günümüz şiiri kelime fazlalıklarını atıp, dolaşımda olan kelimelere gerçek özgül ağırlığını vermeye çalışarak saf bir havzaya doğru ilerliyor. Orhan Tepebaş'ın geçtiğimiz günlerde yayımlanan ilk kitabı Kadim Kapı bahsettiğimiz saf şiir damarına yaslanan bir poetik mevziden hareket ediyor. Şairin 1969 doğumlu olması, uzun süredir dergilerde şiir yayımlıyor olması dikkate alındığında Kadim Kapı'nın aslında epey geç kalmış bir ürün olduğunu da söyleyebiliriz. Belki de bu gecikme vesilesiyle şair, ustalık dönemine denk düşen bir zaman aralığında kitabını çıkardığı için, ideal olan bir dil örgüsüne varmıştır.

Naif bir şiir

Yaklaşık 15 yıl, günümüz şiirini temsil eden birçok dergide ürün yayımlamak kuşkusuz önemli bir poetik tecrübe ve birikim sağlar. Bu birikim, fazlalıkları atmak, sözü yoran imgesel yoğunlukları azaltmak ve en önemlisi şiirin nasıl bir sese ulaşması gerektiği hususunda yeterli bir süre koyar ortaya. Tepebaş'ın geç gelen ilk kitabı bahsettiğimiz bu olumsuz niteliklerden arınmanın naifliğini de taşıyor. Naif bir şiir yazdığını söyleyebiliriz şairin. Büyük iddialar, hüküm bildiren ifadeler yerine bütünüyle sessiz, durgun ve duru bir şiirin izini süreriz Kadim Kapı'da. Bu sessizlik abartıdan kaçındığı gibi, bizatihi hayatın kendisini de abartmaktan alıkoyan bir duyarlığa açılır. Aslında şu da söylenebilir ki Orhan Tepebaş, duygusal ve düşünsel çatışmalarını 15 yıllık süreç içerisinde tamamlamış ve tamamladığı için de bu denli susku dolu bir söz ambarından seslenmeyi tercih etmiştir. 40 yaşına ulaşmış bir şair doğal olarak bütün bu çatışımlı süreci geride bırakan duygusal hâl içerisinde konuşur. Şairin yaş dönemi ile şiirinin olgunluk dönemi arasında bir ilişkiden de bahsedebiliriz. Mesela şiirinin mekan ile barışıklığı bununla ilgilidir. Ve hatta mekana ilişkin duygusu artık geçmiş denen birikimin yeniden geri çağırılması arzusunu besler. Çocukluğu, gençliği, üniversite hayatı Giresun'da geçmiş ve şimdilerde yine bu şehirde verimli dönemini yaşayan bir şair olarak, şehrin eski dar sokaklarını, mahallelerini, çocukluk ve gençlik hatıralarını çağıran ifadeler, Pavese ile konuşma üzerine kurulan şiirinde dahi çıkar karşımıza.

    Şiirinde sürekli karşılaştığımız “eve dönmek” imgesi de bütün bunlardan bağımsız değildir. 40 yaşında bir adam için “ev” artık en korunaklı ve huzur üreten mekana dönüşür. Tepebaş'ın şiirinde ev vurgusu baskındır. Ev ile bağıntılı bir başka tema da “baba”dır. Birçok şiirinde “babasının gömleğini giymiş bir çocuk” konuşur. Psikanalitik bir yaklaşımla, ‘baba'nın erken ölümü ve ardından ev denen mekanın sorumluluğunu tek kalan erkek çocuğun alması, bir şairin hayatını etkileyen en önemli belirtilerdendir. Bahsettiğimiz ve kitabın giriş şiiri olan “Pavese ile Bu Kış” adlı şiirde yine karşımıza ‘baba'ya ilişkin göndermeler çıkar.

    Şiirlerini değişik dergilerde yayımlamakla beraber asıl çıkışını ve şiirinin olgunluk dönemini Dergâh dergisi sürecinde ortaya koyan Orhan Tepebaş'ın Kadim Kapı'sı, hiç kuşku yok ki önemli bir ilk kitap.

 

http://kitapzamani.zaman.com.tr/kitapzamani/newsDetail_getNewsById.action?newsId=6409