ÜSKÜDAR'DAN ÖTEYE...

ÜSKÜDAR

 ASLIHAN KÖŞŞEKOĞLU – 05 Kasım 2012

Çin Kadar Uzak Can Kadar Yakın Şehirler, şair kimliğiyle bilinen Mesut Doğan’ın ilk gezi kitabı. Yazar, şiirden beslenen akıcı üslubuyla Üsküdar’dan başlayıp mitoslar şehri Prag’a uzanan bir rota çiziyor okuruna…

ÇİN KADAR UZAK CAN KADAR YAKIN ŞEHİRLER, MESUT DOĞAN, OKUR KİTAPLIĞI, 268 SAYFA, 

 

Her ne sebeple olursa olsun seyyah olup yollara düştüyse şair, mutlaka bir yerlerde bir aradığı vardır. Ya hiç ummadığı anda kendi içinde bulur onu ya da çok uzağında. İşte o anda dil susar, kelimeler yazıda gönlünce oynar. Şair hissiyatıyla yeni bir anlam kazanır görülen mekânlar. Öyle olmasa henüz çiçeği burnunda bir şairken geldiği İzmir’den, “İzmir’de Saat 3” şiiriyle ayrılır mıydı İsveçli şair Tomas Tranströmer... Çin Kadar Uzak Can Kadar Yakın Şehirler kitabıyla okurun karşısına ilk kez bir gezi kitabıyla çıkan Mesut Doğan da kitabının önsözünde bu algıya vurgu yapıyor: “Gezdiğim ve gördüğüm yerleri yazma merakı ve alışkanlığı iradem dışında, zaman içinde kendiliğinden oluştu.” Doğan’ın yurt içi ve yurt dışı gezilerinde kaleme aldığı yazıları bir araya getiren çalışma, onun böyle tanımladığı gezi yazısı merakının ilk meyvesi. Kitap, kulağa tanıdık gelen ismini, Asaf Halet Çelebi’nin “Çin kadar uzaklardan / can kadar yakından /  bir masal kızısın / dün Çin’den gelmiştin / bugün Lizboa’dan... ” dizelerini içeren “Mariyya” şiirinden alıyor.

Hayat yolculukla anlaşılır…

Kitap, “Can Kadar Yakın Şehirler”, “Çin Kadar Uzak Şehirler” ve “Şehirlerin Kaybolan Kokusu” olmak üzere üç bölümden oluşuyor. “Can Kadar Yakın Şehirler” bölümünde Mesut Doğan, okuru İstanbul Anadolu yakasından başlayarak Bursa, Safranbolu, Ankara, Bingöl, Sivas ve Karadeniz şehirlerine davet ediyor. “Çin Kadar Yakın Şehirler” ise Hollanda, Belçika, Fransa, Tataristan, İtalya ve Çek Cumhuriyeti’ni hem tarihi hem de kültürel detaylarıyla anlatıyor. Ancak eseri yalnızca bir seyyahın, gördüğü şehirleri anlattığı bir gezi kitabı olarak düşünürseniz sizi bazı sürprizler bekleyebilir. Zira kitapta sefer halinde olmak, seyahat etmek, insanın gittiği her yere kendini götürmemesi gibi meselelere de değiniliyor. Seyahate yüklediği metafizik anlama dair ipuçları veriyor yazar. Varılacak menzilden ziyade yolculuğun daha değerli olduğunu Mevlana Celaleddin Rumi ve Cervantes’ten örneklerle anlatıyor. Önsözle birinci bölüm arasında yer alan bu satırlarda yolculuğa yüklediği anlam da dikkat çekici: “İnsanların yaşamlarındaki birçok değişimi, gelişimi ve sınırları anlamada ve anlamlandırmada en büyük yardımcıları yolculuktur.” Yine yazarın bu tespitini destekler, biraz da önünü açar bir ifade: “İnsan gittiği yere kendisini götürmemeli.” Bu kısımda bir yolculuğun anatomisinde hemen her ruhu ilgilendiren bir meseleye değiniyor yazar: “Gittiği her yere kendisini de götüren insan belki de sürekli ‘içeriden dışarıya yürüyen’ bir düşünce tarzına sahiptir. İçeriden dışarıya yürümek, insanın gördüğü tüm şeyleri ve dünyayı kendi bakış açısına göre değerlendirmesi anlamına gelmektedir. Oysa yapılması gereken ‘dıştan içe yürümektir’”.  

Yaşanmışlıkların süslediği şehirler…

Yazarın özellikle çocukluğuna dair yaşanmışlıklarıyla süslediği bazı bölümlerde “Can Kadar Yakın Şehirler” başlığı sanki biraz daha anlam kazanıyor. Ayrıca özellikle Bursa gibi tarihi zenginliği olan şehirlerdeki coşkun edebi anlatım, Mustafa Özçelik’in kitaba dair görüşlerinde belirttiği gibi, kitabı okurken hem gezip görmediğimiz yerleri bir şairin gözü ve gönlüyle tanımamıza, hem de onun seyahate yüklediği anlamla zihin ve gönül dünyamızda yeni ufuklar açmamıza vesile oluyor. Bu duyarlık kitabın her satırında görülüyor. Yine bu duyarlıktan dolayı sıkı sık dile gelen bir vurgu da günümüzde şehrin ruhunu oluşturan ve onu diğer şehirlerden farklı kılan zenginliklerin ortadan kalkması.

    Eserde akıcılığa yer yer gölge düşüren detaylar da var. Anlatılan bölümlerle ilgili diğer sanatçıların, yazarların eserlerinden, sözlerinden alıntılara fazlaca yer verilmesi bunlardan biri. Özellikle uzun paragraflardan oluşan ve peş peşe gelen alıntılar dikkati dağıtıyor. Okurun beklentisini karşılamayacak bir diğer nokta da kitabın fotoğrafsız olması. Özellikle “Çin Kadar Yakın Şehirler” bölümünde bu eksiklik daha çok hissediliyor.

    Sonuç olarak, bir şairin kaleminden çıkan kitap, gezinin bir edebiyat türü olduğunu, okurun da gezi yazılarını okurken ‘edebiyat’ okuduğunu akılda tutması gerektiğini hatırlatıyor. Ayrıca televizyonlarda sayıları her geçen gün artan gezi programları bu konuya ilginin arttığının önemli bir göstergesi. Böyle bir ortamda edebi duyarlık ve akıcı bir üslupla işlenmiş gezi kitaplarına bir yenisinin eklenmesi sevindirici…

Bölüm: Gezi

Sayı: 82

http://kitapzamani.zaman.com.tr/kitapzamani/newsDetail_getNewsById.action?newsId=7898