ÜSTADLARIMIZIN ELEŞTİRİLEBİLİR OLDUĞUNU GÖSTERMELİYİZ

ÜSTADLARIMIZIN ELEŞTİRİLEBİLİR OLDUĞUNU GÖSTERMELİYİZ

Necip Fazıl’a duyulan öfkenin onun yetiştirdiği nesillerin iktidara gelmesinden kaynaklandığını söyleyen yazar Mengüşoğlu, özeleştiriden yoksun bir yaklaşımı da doğru bulmuyor ve Üstad’a objektif bakmak gerektiğini kaydediyor.

28 Ocak 2013 Pazartesi

GÜLCAN TEZCAN/[email protected]

Yaşarken de vefatının ardından da eleştiri oklarından kendini kurtaramayan Necip Fazıl, yakın zamanda bir gazete tarafından hedef tahtasına oturtulmuştu. Üstad’a yönelik bu dinmek bilmeyen kampanyaları, yakın zamanda Mağrur Öfke: Necip Fazıl adlı biyografi kitabını yazan Metin Önal Mengüşoğlu ile konuştuk.

-Bazı kesimlerin Necip Fazıl’la meselesi hiç bitmiyor. Neden bu kadar öfkeliler?

Neden öfkeli olmasınlar ki? Türkiye’de Cumhuriyet tarihinin başından bu yana ilk kez halkın yarısından fazlası, Necip Fazıl’ın yetiştirdiği kuşakları, ülkeyi yönetmek üzere serbest seçimler sonucunda iktidara taşıdı. Bu ne anlama geliyordu? Kemalist ideolojiyi tek seçenek olarak halkın önüne çıkartan zihniyetin büyük bir hezimete uğraması demekti. Necip Fazıl bir ömür boyu bu ideolojinin mimarlarıyla mücadeleye girişmişti. Şimdi o mücadelenin semeresi alınıyor. Devletten gizli ya da aşikâr yardım alan ne ilk ne de son kişidir Necip Fazıl. Özellikle örtülü ödenek denilen ve bizzat CHP’lilerin kendi adamlarını kayırmak maksadıyla ihdas ettikleri kurum, Yahya Kemal’den tutun Atatürkçü Düşünce Derneği’ne kadar nicelerinin doğal harcama kalemleriydi. Türkiye’de Devlet Sanatçısı diye bir kavram niye var? Ve kime Devlet Sanatçısı unvanı ve ödemeleri yapılıyor, bir bakılsın. Necip Fazıl devletten aldığı yardımı asla gizlememişti. Hatıratında buruk biçimde anlatmıştı. Ayrıca bu yardımın bir kuruşunu bile evinin mutfağına harcamış birisi değildi. Mecmuasının giderleriyle orada yazanların telif ücretini bununla karşılamıştı. Oysa devletten yardım alan öteki yazarların bunu birileriyle paylaştığı işitilmiş değildir. Necip Fazıl’a duyulan öfke, iktidar ve onun sebebiyle sağlanan nimetlerin elden gidişinedir. Çünkü devlet, bugüne kadar onu elinde bulunduranların çiftliği gibi kullanılmaktaydı. Onların foyaları meydana çıktıkça, Necip Fazıl üzerinden güya, siz de nemalanmaktaydınız, denilmek isteniyor. Asıl sancı budur bence. 

 

-Kitabınızda N.Fazıl’ın gerçek boyutlarıyla henüz kritiğe tâbi tutulmadığını söylüyorsunuz. Nedeni nedir sizce?

Akademik çalışmaları ayrı tutarsak, Üstad hakkında yazılmış popüler çalışmaların büyük bir bölümü maalesef tek taraflı, özeleştiriden yoksun hatta aşırı abartmalarla doludur. Bizim toplumun ölü sevici alışkanlığı en çok biyografik çalışmalarda karşımıza çıkar. Söz gelimi birilerine göre en iyi ilmihal kitabı yazarı, en iyi siret yazarı, en iyi şair, en iyi oyun yazarı, en büyük mütefekkir, en büyük İslâm âlimi, bunların hepsi Necip Fazıl’ın şahsında temerküz etmiştir. Oysa o, elbette evvela Müslüman, gerçekten önemli bir şair, iyi bir hatip ve usta oyun yazarıydı. Bunun dışındaki sıfatlar maalesef yakıştırmadır. Mesela onun kaleme aldığı ilmihalin ilmi niteliği yoktur. Çöle İnen Nur adlı eseri ise bir siret kitabı olmaktan ziyade mensur bir naat niteliğindedir. İdeolocya Örgüsü adlı eseri ise İlahi Vahiyden kaynaklanmak yerine dönemin devletçi ideolojilerine adeta bir alternatif mahiyetindedir. Ben kendimi onu sevenler arasında sayıyorum. Ancak hakkını ifade ederken adalet terazisinin tokmağını kaçırmamalıyım diye düşünürüm. Bu sebepledir ki asla insaf nazarını bırakmaksızın kimi eleştirilerimi de içeren Mağrur Öfke: Necip Fazıl eserimi kaleme aldım.

http://haber.stargazete.com/sanat/ustadlarimizin-elestirilebilir-oldugunu-gostermeliyiz/haber-722910