YER GÖK MÜHÜRLENİR İNSAN NİYE ŞAŞIRIR?

YER GÖK MÜHÜRLENİR İNSAN NİYE ŞAŞIRIR?

Meral Afacan BAYRAK, Metin Önal MENGÜŞOĞLU´nun ´Yerler Mühürlendi´ adlı romanı üzerine yazdı.

03 Kasım 2012


Meral Afacan BAYRAK

Sevgili okur, zaman hızla geçiyor. Yarına bir iz bırakma telaşıyla insanoğlu, bin bir kere çırpınıyor. Yitip giden değerlerimiz yüreğimizi sızlatıyor.

“Bayram imdi Bayramım imdi
Bayram ederler Yâr ile şimdi”

Cenaze de vardı bayram da... Şeker de topladık, harçlıkta. Benim harçlıklarım oğlumunkilerden azdı. Olsun. Bizim için hazırlanan ikramları tattık. Kalabalığa karıştık. Yunusça bir ifadenin peşine düştük. Malın mülkün yalan olduğu bir dünyada, oyun ve eğlencenin eteklerinde gezinip, oyalanıp durduğumuz gerçeğiyle yüzleşe yüzleşe yola revan olduk. Güzeldi bayram, vesselam. Çanakkale’den Balıkesir’e dönerken otobüste, roman okuyayım dedim. 

HERŞEY ZITTIYLA VARLIĞINI KORUR.

“Ne yazık şimdi bir kurt ulusa, cevizin bir dalı rüzgârda kırılıp damın üzerine düşse, bir danaburnu uçarak gelip omzunuza konsa, bir tüfek patlasa, bir kadın hıçkırsa, hatta bir kedi miyavlasa, bir it ürse, o uydurma evrenin tılsımı derhal bozulacaktır. Sevincin, ancak hayatta üzüntü adlı bir dilber varsa size haz verdiğini, geç de olsa anlayacaksınız.” 

Metin Önal Mengüşoğlu’nun “Gâvur Kayırıcılar” adlı öykü kitabının ardından, (İlk baskısı 1996’da yapılmış.) Yeniden basımıyla hayli hacimli romanı “Yerler Mühürlendi” Okur Kitaplığı’ndan çıkmış. Redaksiyon Güray Süngü tarafından yapılırken, kapak tasarımı Murat Acar’a ait. Romana dair ipuçları verilen bir tasarımı var kitabın. Oldukça başarılı bir sunum. Romanın iki bölümünde farklı başlıklarla akış sağlanmış. Kahramanlar yerel bir ağızla konuşuyor. Bu durumun metne ayrı bir sevimlilik ve doğallık kattığını söyleyebilirim. Yazarın yer yer özgün maniler, masallar ve söyleyişlerle bezeli bir roman dokuduğunu bariz bir biçimde görebiliriz. Savaşların ardından ülkedeki sosyal yaşam Türkler, Kürtler, Ermeniler, Zazalar ve diğer milletlerle olan ilişkiler Sait Ağa, Varojan Usta, Nurettin Bey, kızı Rukiye Hanım, Ali Fistan, Mamo gibi tipler üzerinden anlatılmıştır. Özellikle Rukiye Hanım, çarşafı çıkarıp manto giydiğinde yadırganır: 

“Gel gör ki kocası günün birinde manto alıp getirmiş: ‘Giy şunu, bundan sonra bunu giyeceksin, baloya maloya gitmeyeceğiz ama bunu giymezsen işimden olurum, giy giy zararı yok.’ demişti.”

Gelenek ve kurallar dini emirlerin önüne geçmiştir. Yani baba evinden çıkıp, koca evine geçen kadın, geleneğe karşı koyamamaktadır. Kocanın dediği olmuştur. Nurettin Bey’e ise, kırıcı olmamak için sessiz kalmak düşmüştür. Bu bir kırılma/yarılma halidir. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır.

Bir diğer kadın kahraman Bedriye öğretmen ise, ırkçılık yapmaktadır. Topal Hoca ve Gavur Bekir ise, yazarın Türkiye’nin modern hayata geçişini anlatırken kullandığı tiplerdir. 

İlahi okuyup dua eden, bir yandan işini gücünü yapan kadınlardan söz etmiştir yazar. Gücünü Allah’tan alan savaş sonrası neslin verdiği hayat mücadelesidir bu. Savaş yıllarında azınlıkların bağ bahçe işlerindeki mahareti artmıştır. Zanaatkâr bir yapı söz konusudur. Müslüman halk ise savaşmaktan bu işlere vakit bulamamıştır. 

İnsanın toprakla ilişkisi uzun uzun anlatılmıştır romanda. Evlerin çoğunluğunun taştan olduğu, kerpiç ve ahşabın henüz tedavülden kalkmadığı yıllardan söz açmıştır yazar Mengüşoğlu.

“Buzluk bağı’ndan, dut toplamaya, badem balıyla akrebi öldürmeye, heybe gözünde yolculuk” yapmaya varım derseniz bu romanı okumalısınız.


YERLER MÜHÜRLENDİ
METİN ÖNAL MENGÜŞOĞLU
OKUR KİTAPLIĞI. EKİM 2012

http://poetikhaber.net/haber.php?isl=oku&id=218