Keyfekader Kahvesi’nde sizi kıvrak bir dil, yetkin bir üslup ve kusursuz kurgulara sahip öyküler bekliyor.
Modern ve postmodern anlatı biçimlerini aynı yetkinlikle kullanan yazar, farklı biçim denemeleriyle okura keyifli bir çeşitlilik sunuyor: Aykut Ertuğrul, kimi hikâyelerde fantastiğe göz kırparken kimindeyse Borgesyen büyülü gerçekçiliğin sularında yüzüyor. Gelenekten beslenen fantastik temaların yanında sıradan konuların sıradışı bir üslupla anlatıldığı öykülerle okuru adeta esir alıyor.
Öykülerde sıkça kullanılan metinler-arasılık, nitelikli okur için çok katmanlı bir anlam dünyasına kapı aralıyor. Okur yalnızca tahkiyede usta bir yazarla değil, Modern Türk Öyküsü’nün sorunsallarıyla da yüzleşen ve yeni kapılar açmaya çalışan gerçek bir yazarla karşılaşıyor.
Aykut Ertuğrul’un tüm bu vasıflarıyla Modern Türk Öyküsü’nü bir adım öteye taşımaya şimdiden aday olduğunu söyleyebiliriz.
“Vefasız Kemerli köyünü, köy sakinlerini düşünüyorum. Tanıdıklarımın simaları birer birer gözümün önüne geliyor. Sular altında kalmış bir köy hayal ediyorum. Kâtip ve Kara Köpeğin ayak sesleri duyulmaz oluyor. Duvardaki ceylanın gözlerine bakıyorum uzun uzun.
“Sen onlar gibi olma!”
Ceylan şimdi daha sakin, akreple yelkovan yavaşlıyor…
Avluya çıkıyorum. Aralık kapıdan Kâtip’le köpeği görüyorum. Ben: Kâtip’le Kara Köpeğin can düşmanı, talebesi, muhafızı, yareni; tekrar edile edile değersizleşmiş bir fedakârlığın biçare kahramanı, ne katili ne maktulü hayatta olan bir kan davasının son kurbanı…
İşte hamlemi yapıyorum!”