Yazma eylemi, düşünen özne’nin öz-ne-liği’ni keşfetme çabasıdır.
Bu çabayla kalemi eline alan yazar, hayatta kendisine tekâbül eden ve/ya kendisinin onda tekâbül ettiği yeri belirleyerek ve betimleyerek başlatır yazı serüvenini.
Kim-lik sorgulaması, diğer düşünen öznelerden farkı ve bu farkın niteliği/niceliği, onu kuşatan şeylerle olay, durum, duygu düzeylerindeki ilişkisi ve düzeyler karşısındaki sorumluluk ve/ya sorumsuzluk tutumu özne-özne, özne-nesne, fizik-metafizik mütekabiliyeti esasına göre yazarın öz-ne-liği’nin keşif süreçlerini oluşturur.
Kimi yazarlar, öz-ne-lik keşfini asıl yazı alanı olarak belirleyerek, kendi mahrem ve dolayısıyla gotik dünyalarını sivriltmeyi seçerken, kimi yazarlar da kendini kendine karşı ötekileştirerek, diğer öznenin perspektifini, nesnenin bilgisini kuşanarak genelin içinde özel kalmayı tercih ederler.
Şu anda, ilk dört kitabında yer alan öykülerini topluca okumaya hazırlandığınız Cemal Şakar, söz konusu bu iki tutumu yazma eyleminin gerekli iki aşaması olarak gören ve uygulayan bir öykücüdür.